6.8 C
İstanbul
22/12/2024
Makale

Apurva Gosalia – ‘K’ Külfet Değil ‘Kısmet’ Demek

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın (KKAİ, KSRD, KSÖYD) K ile başlayan ögeleri, enerji ticareti ve yağlayıcılar alanında faaliyet gösteren, Avrupa içindeki ve dışındaki, yani Türkiye dahil tüm ülkelerdeki büyük küresel şirketlerden bölgesel KOBİ’lere kadar tüm şirketleri etkiliyor. Strateji ve sürdürülebilirlik uzmanı Apu Gosalia, bunun neden bir yük olmadığını, aslında ayaklarına kadar gelen büyük bir kısmet olduğunu açıklıyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı, Avrupa Komisyonu tarafından Aralık 2019’da sunulan ve Avrupa Birliği’ndeki (AB) sera gazı salımlarını 2050 yılına kadar sıfıra indirerek, Avrupa’nın iklim nötr hale gelen ilk kıta olmasını amaçlayan bir kavramdır.

Yeşil Mutabakat, bir dizi tedbirden oluşuyor ve KKAİ (Kurumsal Karbon Ayak İzi), KSRD (Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi) ve KSÖYD (Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi) olmak üzere bu tedbirlerin en önemli üç tanesi ‘K’ harfiyle başlıyor.

Durumdan etkilenen şirketlerin çoğu, K ile başlayan bu ögelerin uygulanmasının çok karmaşık, çok bürokratik, çok fazla zaman tüketici, çok maliyetli veya çok riskli olduğunu düşünüyor. Ancak, bu tedbirlerin onlar için çoğunlukla daha önce değerlendirmedikleri büyük bir kısmet olduğunu fark etmek çok daha önemli.

KKAİ Kısmeti

KKAİ (Kurumsal Karbon Ayak İzi), şirketlerin CO2 bakiyesi veya CO2 ayak izidir. Bu, belirli bir konumda bulunan şirketin veya şirketin bir bölümünün tüm kuruluşun bir yıl içindeki tüm operasyonları sonucunda üretilen doğrudan ve dolaylı tüm sera gazı salımlarının toplamıdır.

Bu, şirketlerin operasyonel sera gazı salımı envanterlerine dair genel bir bakış elde etmeleri, farklı lokasyonlardaki karbon ayak izlerine dair bilgi sağlamaları ve en büyük salım faktörlerini belirlemeleri için önemli bir kısmettir. Bu şekilde şirketler, salımları sürdürülebilir bir şekilde azaltmak için önlemler alabilir ve kendi iklim ve sürdürülebilirlik stratejileri için bir yol haritası belirleyerek kendilerine bir karbon azaltma hedefi koyabilirler.

Ayrıca, KKAİ, kuruluşlara şirket içindeki ekolojik riskleri ve zayıf noktaları gözden geçirme ve örneğin operasyonel enerji yönetimi gibi iklim ve çevre yönetiminde optimizasyon süreçleri geliştirme konusunda da bir kısmettir. Bu, uzun vadede maliyet tasarrufları sağlayarak ekonomik iyileştirmeleri de beraberinde getirebilir.

Bu öge, bir sera gazı salımı bilançosu oluşturarak kendilerini rakiplerinden farklılaştırmaları ve iklim yönetimi konusundaki faaliyetlerini ayırt edici bir satış politikası olarak vurgulamaları için şirketlerin ayağına gelen bir kısmettir. Bu alanda öncü olarak, sektördeki diğer şirketleri de kurumsal iklim korumasının temel bir bileşeni olan KKAİ hesaplaması uygulamasına geçmeye teşvik edebilirler.

Tüm bunların yanı sıra, KKAİ, devlet adamlarının, sermaye piyasası yatırımcılarının ve müşterilerin şeffaflık ve sorumluluk konusunda artan taleplerine yanıt verme ve gelecekteki yasal gerekliliklere erken bir aşamada hazırlanmak için de bir kısmettir. Analizler, karbon ayak izi oluşumu konusundaki farkındalık ve buna bağlı çevresel farkındalığın oluşmasının daha fazla müşteri sadakati ve yeni hedef müşteri segmentlerinin edinilmesini beraberinde getirebileceğini ve ayrıca bir şirketin güvenilirliği üzerinde bir etkiye sahip olabileceğini gösteriyor.

“CO2 ölçümü her şey değildir – ancak CO2 ölçümü olmadan hiçbir şeyin anlamı olmaz. Ölçemediğimiz bir şeyi yönetemeyiz ve yönetemediğimiz bir şeyi de en aza indiremeyiz. Ölçüm, yönetim ve en aza indirme stratejik bir üçlüdür.”

Yıllık olarak KKAİ hazırlamak çok yakında şirketlerin uzun yıllardır düzenli olarak hazırladığı finansal bilanço gibi bir konuma kavuşacak çünkü KKAİ hem kurumsal düzeyde sürekli CO2 yönetiminin temelini hem de KSRD’ye uyumlu sürdürülebilirlik raporlamasının zorunlu bir temel bileşenini oluşturuyor.

KSRD Kısmeti

5 Ocak 2023’te yürürlüğe giren KSRD (Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi), Avrupa şirketlerinin sürdürülebilirlikle ilgili çevresel, sosyal ve yönetişim ile ilgili hususlara ilişkin hesap verebilirliğini artırıyor. Gelecekte, belirli bir büyüklüğün üzerindeki şirketler sürdürülebilirlik performansları ve ilişkili riskler ve fırsatlarla nasıl başa çıktıkları hakkında raporlama yapmak zorunda kalacak.

Bu amaçla, AB düzeyinde uygulamaya alınan ilk bağlayıcı raporlama formatı olan Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standardı (ESRS), AB’deki tüm şirketlerin (madeni yağ üreticileri ve enerji ticareti ile uğraşan şirketler dahil) aşağıdaki üç kriterden ikisini karşılamaları halinde en geç 2025 mali yılı için raporlama yapmalarını zorunlu kılıyor:

– Toplam varlık: > €25 milyon
– Net satış: > 50 milyon avro
– Çalışan sayısı: > 250

KSRD, 2024’ten itibaren raporlama gerekliliklerine tabi olan büyük kuruluşlar ve şirketler için geçerli olacak ve aşamalı olarak genişletilecek. Küçük ve orta ölçekli işletmeler de müşterileriyle tedarik zincirinin bir parçası olarak başarılı olmak istiyorlarsa buna uymaları gerekecek. Toplamda, AB’deki yaklaşık 50.000 şirket yeni KSRD yükümlülüğünden etkileniyor. KSRD ayrıca AB pazarında faaliyet gösteren veya faaliyet göstermek isteyen Türk (yağlayıcı) şirketlerini de etkileyecek.

KSRD’nin şirketler için çok sayıda zorluk teşkil etmesi elbette anlaşılabilir bir durum, bu zorluklar hakkında pek çok yazı ve inceleme bulunuyor. Ne yazık ki, KSRD’nin şirketler için sunduğu faydalar hakkında çok az şey belirtiliyor veya bunlardan hiç bahsedilmiyor. Şirketler KSRD’yi bir yandan yenilik ve dönüşüm için bir şans ve kısmet olarak görebilir ve daha sürdürülebilir uygulamaları geliştirmek, uygulamak ve ilerletmek için aktif olarak faydalanabilir. CO2 azaltımı için yeni teknolojilere daha fazla odaklanılması veya personele çevre koruma konusunda eğitim verilmesi bu yeniliklere örnek olarak verilebilir.

Öte yandan, sera gazı salımı bilançosu, çifte önemlilik analizi veya Kapsam 3 taraması gibi KSRD’nin bireysel unsurları, şirketlerin zayıf oldukları alanları belirlemesine, risk yönetimlerini güçlendirmesine ve çevresel etkilerini ve sosyal ilişkilerini iyileştirmek için çözümler geliştirmesine yardımcı olur. Bu, hem çevresel hem de sosyal değer yaratmaları hem de kendilerini sürdürülebilirlikte öncü olarak konumlandırmaları için önlerine gelmiş bir kısmettir.

KSRD ayrıca kurumsal yönetimde sürdürülebilirlik konularına ilişkin farkındalığı artırmak ve çevresel, sosyal ve yönetişime dair kriterlerin iş stratejisine entegre edilmesini teşvik etmek için bir kısmettir. KSRD yükümlülüğü çerçevesinde toplanan bilgiler, şirketin kendi strateji sürecinde ve rekabet üstünlüklerinin artırılması için uzun vadede kullanılabilir. Örneğin yapılabilecek tasarrufları belirlemek, şirketin kendi iş modelini uzun vadede daha da geliştirmek veya inovasyon potansiyelini güçlendirmek gibi alanlarda değerlendirilebilir.

KSRD yalnızca bir şirketin kendi sürdürülebilirlik performansı için değil, aynı zamanda stratejik sürdürülebilirlik iletişimi için de bir kısmet olarak görülmelidir. Şeffaf raporlama, paydaşlarla iletişimi ve etkileşimi iyileştirmeye ve mevcut ve gelecekteki bilgi gereksinimlerini yapılandırılmış bir şekilde yerine getirmeye yardımcı olabilir, çünkü artık yalnızca bir şirketin kendi çalışanları, müşterileri veya tedarikçileri değil, aynı zamanda yetkililer veya finansal ortaklar da sürdürülebilirlik bilgileriyle ilgileniyor.

Bu bağlamda, bir KSRD raporu resmi bilgi gerekliliklerini karşılama ve böylece bürokrasiyi azaltmaya katkıda bulunma konusunda bir fırsat yaratırken, yatırımcıların daha bilinçli kararlar almasını ve şirketleri daha iyi değerlendirmesini sağlıyor. Ayrıca, şirketlerin iş seçerken ciddi ve şeffaf sürdürülebilirliğe (iletişim) giderek daha fazla önem veren genç profesyonelleri çekmesi için bir kısmettir. Bu şekilde, şirketler paydaşlarının daha fazla güvenini kazanabilir, sorumlu bir kuruluş olarak imajını güçlendirebilir ve tüm paydaşlar için uzun vadeli değer yaratabilir.

KSÖYD Kısmeti

Bu, şirketlerin sürdürülebilirlik bağlamında tedarikçileri ve tedarik zincirleri ile ilgili gerekli özen yükümlülüklerine ilişkin bir AB direktifidir. Uzun süren tartışmaların ardından, 15 Mart 2024’te AB üye ülkeleri tarafından nitelikli çoğunlukla hafifletilmiş hali kabul edildi, 24 Mayıs 2024’te Avrupa Parlamentosu tarafından onaylandı ve 14 Haziran 2024’te yürürlüğe girdi. AB üye ülkelerinin artık KSÖYD’yi Haziran 2026’ya kadar ulusal hukuka aktarma zorunlulukları bulunuyor. Direktif, AB pazarında faaliyet gösteren tüm AB şirketlerini ve AB dışı şirketleri, (çalışma koşulları, insan hakları ve çevre koruma, ayrıca yolsuzlukla mücadele ve tüketicilerin korunması dahil) sosyal ve çevresel standartlar açısından tüm tedarik zincirlerini izlemek ve sorumluluk almakla yükümlü kılıyor. Önceki ulusal yaklaşımları daha kapsamlı, AB çapında bir düzeye genişletiyor. KSÖYD’nin uygulama kapsamı her yıl aşamalar halinde genişletilecek ve nihayetinde 1.000 çalışanı olan ve küresel net satışları 450 milyon avrodan fazla olan AB ve yabancı şirketleri kapsayacak. Türkiye’de yerleşik bulunan, doğrudan veya dolaylı olarak AB’de faaliyet gösteren şirketlerin KSÖYD kapsamında belirli yükümlülüklere tabi olması bekleniyor.

KSÖYD’nin uygulamaya geçirilmesi birçok şirkete büyük zorluklar getiriyor, ancak aynı zamanda sürdürülebilirliği artırmak için tedarikçilerle yakın çalışma açısından fırsatlar da yaratıyor. Bu uygulama, uzun vadeli ortaklıkları teşvik edebilir, tedarik zinciri istikrarını artırabilir ve koronavirüs salgınından bu yana giderek daha da önemli hale gelen tedarik zincirlerini güçlendirebilir.

Bunlara ek olarak, tedarik zincirinde sürdürülebilirliği ele almak, örneğin geri dönüşüm, enerji verimliliği veya sosyal açıdan sorumlu tedarik gibi alanlarda bir şirket içinde inovasyonu teşvik edebilir ve böylece daha sürdürülebilir iş modelleri yaratmak için bir kısmet olarak değerlendirilebilir. KSÖYD ayrıca dolaylı olarak şirketler için son tüketiciler ile daha yakın ilişkiler geliştirme ve hatta yeni pazarlara ve müşterilere kapı açma şansı yaratabilir, özellikle de sürdürülebilir ürün ve süreçlerin yanı sıra tedarik zinciri boyunca yüksek sürdürülebilirlik standartlarına uyumu önemseyen alıcılar nezdinde şirketin değerini yükseltebilir.

KSÖYD taahhüdü ile sosyal ve çevresel sorumluluğa daha fazla önem veren ve bu standartlara uyma çabalarını şeffaf bir şekilde raporlayan şirketler, özellikle tedarik zinciri boyunca işverenlerinin etik bakış açısına değer veren Y ve Z kuşakları için kendi çalışanları ve gelecekteki çalışanları için daha çekici hale gelebilir.

KSÖYD aynı zamanda marka imajını iyileştirme ve dolayısıyla sorumlu iş modellerine yatırım yapmak isteyen çeşitli paydaşlar nezdinde güvenilirliklerini güçlendirme konusunda şirketlerin ayağına kadar gelmiş bir kısmettir.

KSÖYD Direktifi, AB’de faaliyet gösteren tüm şirketler için adil ve şeffaf koşullar yaratarak, Avrupa ekonomisine olan güveni güçlendiriyor ve Avrupa Yeşil Mutabakatı hedeflerinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunuyor. Ayrıca tedarik zincirinde sürdürülebilirliğe ilişkin küresel zorlukların ele alınmasını sağlıyor.

KKAİ, KSRD ve KSÖYD’ye ek olarak, Avrupa Yeşil Mutabakatı SKDM (Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması) veya DEEP (Döngüsel Ekonomi Eylem Planı) gibi bir dizi başka ögeler de içeriyor. Bunların her biri elbette birçok şirket için belirli zorluklar teşkil edecek. Ancak olumsuz görülen her durum kendi içinde mutlaka faydalar barındırır. Bu ögeler şirketler için geniş bir yelpazede pek çok kısmet demektir. K harfini içinde barındıran tüm bu ögeler her durumda köklü bir değişim anlamına gelir. Yunan filozof Efesli Herakleitos’un 2.500 yıl önce dile getirdiği gibi, “Evrende sabit kalan tek şey değişimdir.”

Yazar hakkında:

“Sürdürülebilirlik Uzmanı” olarak da bilinen Apu Gosalia, uzun yıllar Fuchs Group’ta Rekabet İstihbaratı Küresel Başkan Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Baş Sorumlusu olarak görev yaptı.

Bugün, sürdürülebilirlik ve strateji konusunda uzman olarak çeşitli sektörlerden şirketlere tavsiyelerde bulunuyor ve danışmanlık hizmeti veriyor. Ayrıca pek çok üniversitede fahri öğretim görevlisi olarak bu konular üzerine ders veriyor.

Gosalia, aynı zamanda Almanya Ekonomi Senatosu Sürdürülebilir Ekonomi Komisyonu Eş Başkanı ve Forum Nachhaltig Wirtschaften Mütevelli Heyeti’nde Denetim Kurulu ve ESG İklim Konseyi üyesidir.

Apu ayrıca bir köşe yazarı, konuşmacı ve sürdürülebilirlik danışmanlık şirketi Fokus Zukunft’un ortağıdır. Kendisine a.gosalia@senat-deutschland.de veya apu.gosalia@fokus-zukunft.com e-posta adreslerinden ulaşılabilir.

Benzer Haberler

Nynas ReSolution: Sürdürülebilir Performansa Giden Yol

Lubricant World

Sera Gazı Emisyonlarında Kapsamları Keşfedelim

Lubricant World

Semih Çalışkan – Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve Madeni Yağ Sektörü

Lubricant World