Dünyamız bugün iklim değişikliği, sınırlı doğal kaynaklar ve çevre kirliliği gibi küresel problemlerle karşı karşıyadır. Bu problemlerden hareketle büyük bir dönüşüm için 90’lı yılların başından itibaren ülkelerin gündeminde yer alan küresel ısınma, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik müzakereleri kamuoyunda farkındalık ve duyarlılık oluşturarak; geniş tabanlı sürdürülebilirlik politikalarının gerekliliğini işaret etmiştir. Bu bağlamda, düşük karbonlu ekonomiye geçiş için yani fosil kaynak tüketimlerini azaltacak süreçleri hızlandırmak amacıyla mevcut ve gelecek dönemde uygulanması planlanan çeşitli ulusal/uluslararası düzenleme ve yönergeler gibi bir dizi hedefli politika ve yasa adımları oluşturulmuştur. Bu adımlar ile çok çeşitli araçları devreye alarak, potansiyel olumsuz etkilerin ve risklerin en aza indirilmesi hedeflenerek uygulamaya geçirilmiştir.
İlk uygulamada, bugüne kadarki en dikkat çekici politika müdahalesi olan Paris Anlaşması 2016 yılında, daha öncesinde de Kyoto Protokolü de 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Evrensel ve yasal bağlayıcılığı olan Paris Anlaşması, günümüze kadar uygulamaya geçen ilk küresel iklim değişikliği anlaşması olmakla birlikte, küresel ortalama sıcaklık yüzeyindeki artışın 2 derece ile sınırlandırılması ve mümkünse 1,5 derecenin altında tutulmasını amaçlamaktadır. Bu yükümlülüğün yerine getirilebilmesi için öncelikle enerji kayıplarının önlenmesi yani sürtünme ve aşınmaların azaltılması kritik bir role sahiptir.
Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yayımlanan son rakamlarda, dünya çapında kişi başı mevcut kayıpların 5000 kWh gibi çok büyük değerlere ulaştığı belirtilmiştir. Bu değerler, Holmberg ve Erdemir’e göre dünya üzerindeki yıllık enerji tüketiminin yaklaşık %25’inin (120 EJ) tribolojik temaslardan dolayı kaybedildiğini göstermiştir. Ayrıca her cihaz ve makinedeki, hareketli temas yüzeylerinin aşınmasından kaynaklanan maddi hasarlar, ekipmanların kullanım ömürlerini azaltmakta ve düşük üretim kalitesi, titreşim, gürültü ve beklenmedik arızalar gibi çok sayıda sorunlara da sebep olmaktadır. Bu durum, enerji maliyetleri dışında parçaların, makinelerin ve araçların, aşınmaya bağlı olarak değiştirilmesine ilişkin ek finansal maliyetlerle birlikte üretim taleplerinin artması ve dolayısıyla da daha fazla enerji tüketimi ve daha fazla emisyon oluşumuna da yol açmaktadır.
Bu sebeple, hareket halindeki etkileşimli yüzeylerin tasarımı ve yağlanmasıyla ilgilenen, bünyesinde kimya, fizik, matematik, malzeme ve bilgisayar bilimleri gibi çok disiplinli çalışma alanlarını barındıran triboloji bilimi ve teknolojileri, sürtünmelerin azaltılarak enerji tasarrufu sağlanması ve iklim değişikliğinin önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Fluitec tarafından 2022 yılında gerçekleştirilen araştırmalar, yeni madeni yağ formülasyonları kullanılarak enerji verimliliğinde gerçekleştirilebilecek %0,09’luk küçük iyileştirmelerin bile yıllık 400 ton CO2 azalımı sağlayabildiğini göstermiştir. Bu sebeple Evonik’e göre, gelecek dönemde özellikle yeni yağların geliştirilmesinde sürtünmelerin sebep olduğu enerji kayıplarını azaltabilecek yağlara büyük ilgi duyulacaktır. Bu ilgi otonom araçlar, drone taşımacılığı ve robotik sistemlerle birleştiğinde sadece baz yağları değil, aynı zamanda yüksek performanslı katkı paketleri, yüzey dizaynları ve sıvı sistemlerindeki yenilikleri de odak haline getirecektir.
Bu doğrultuda Holmberg ve Erdemir tarafından gerçekleştirilen hesaplamalar, küresel bazda enerji kayıplarının kısa dönem içerisinde (8 yıl) %18 ve uzun dönemde (15 yıl) %40 oranında azaltılabileceğini göstermiştir. Sürekli iyileştirmeler sayesinde kısa vadede 1,46 milyon ton CO2 azalımı ve 450 milyon Euro enerji tasarrufu, uzun vadede ise 3,14 milyon ton CO2 azalımı ve 970 milyon Euro enerji tasarrufu elde edilebilecektir.
Sürdürülebilir mühendislik açısından çevresel kısıtlamalara tabi olan yağ bileşenleri ve katkı maddelerinin kullanımına ilişkin çevresel tehlike ve zararlar göz önünde bulundurularak, yağların yararlı pozitif etkileri devam ettirilmelidir. Sonuç olarak; türbin, kompresör, pres hatları, konveyör zincirleri, enjeksiyon makinaları, taşıtlar vb. sistemler için gelişmiş tribolojik özellikler sağlayan yağlayıcıların seçilmesi ve yağların doğru kullanılması durumunda; enerji tasarrufu sağlanması ve CO2 emisyonlarının önlenmesi yoluyla iklim değişikliğinin azaltılması dışında verimliliğin artırılması, maliyet kontrolü sağlanması ve çevresel gereksinimlerin karşılanması gibi birçok farklı kazanım mümkündür.