Türkiye otomotiv sanayiine yön veren 14 büyük üyesiyle sektörün çatı kuruluşu olan Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), sektör paydaşlarını bir araya getirdiği OSD Buluşmaları’nın ikincisini gerçekleştirdi. Organizasyon kapsamında, OSD tarafından PwC’ye hazırlatılan “Yıkıcı Teknolojiler ve Otomotiv Sanayiine Etkileri” ile “Otomotiv Lojistiği” raporları kamuoyu ile paylaşıldı. Dünyadaki istatistikler ve örneklerden yola çıkarak Türkiye otomotiv endüstrisini bekleyen teknolojik gelişmeleri içeren “Yıkıcı Teknolojiler ve Otomotiv Sanayiine Etkileri” raporu kritik çıkarımlarıyla dikkatleri çekti. “Otomotiv Lojistiği” raporu da, Türkiye otomotiv endüstrisinin mevcut lojistik yapısının haritasını çizerken, alınması gereken önlemler ile geliştirilmesi gereken yönleri ortaya koydu. Etkinliğin konuk konuşmacısı ise, Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği’nin (ACEA) Genel Direktörü Eric-Mark Huitema oldu.
Daralan otomotiv pazarına yönelik hükümetin çeşitli teşviklerle önlem aldığını dile getiren OSD Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Yenigün, “Haziran ayında hurda teşvikinin devreye girmesiyle hem karayollarındaki can ve mal güvenliğinin artırılması için önemli bir adım atıldı, hem de iç pazardaki ciddi daralmanın hız kesmesine katkı sağlanarak araç parkı yaşının gençleştirilmesine imkan sağlandı. Ardından Kasım 2018 itibariyle devreye giren ve kademeli olarak süresi Haziran 2019 sonuna kadar uzatılan ÖTV ve KDV destekleriyle iç pazardaki daralma hızı yavaşlatıldı. Son dönemde ise, faiz oranlarının düşmesi ve ilave olarak Ekim ayında kamu bankaları ile yerli üretici firmaların anlaşması ile devreye giren düşük faiz oranı kampanyası iç pazarda hareketlilik imkanı sağlamasına rağmen görüyoruz ki, içinden geçtiğimiz zor dönemlerde devletimizin uygulamaya geçirdiği kısa vadeli destekler durumu düzeltmeye yetmiyor. Bu yıl bunu yine tecrübe ettik” dedi.
“Pazarı 1,5 milyona çıkartacak plan için çalışıyoruz”
Sektörün ilk on bir aylık sonuçlarına göre, 2018 yılının aynı dönemiyle karşılaştırıldığında üretimin yüzde 7, ihracatın yüzde 6, toplam pazarın yüzde 29 daraldığına dikkat çeken Haydar Yenigün, “Baz etkisi dikkate alındığında ise pazardaki daralma 2017 yılına göre yüzde 53 seviyesine ulaştı ve otomotiv pazarı maalesef son 10 yılın en düşük pazarı olarak kayıtlara geçti” bilgisini verdi. Haydar Yenigün sözlerine şu şekilde devam etti; “Ülke ekonomisine sağladığı katkı dikkate alındığında, devletin otomotiv sektörü ve imalat sanayi özelinde rekabetçiliğin korunması ve geliştirilmesi için daha geniş perspektifte, uzun vadeli, stratejik bakış açısı her geçen gün daha da önem kazanıyor. Bu çerçevede biz de üzerimize düşeni yapmak için önemli bir çalışma gerçekleştiriyoruz. 2020’nin ilk çeyreğinde detaylarını açıklayacağımız bu çalışmadaki hedefimiz, Türkiye otomotiv pazarını önce 1,5 milyon ardından uzun vadede 2 milyon adete çıkartırken şirketlerin ihracata yönlenmelerini kolaylaştırmak olacak.”
“Avrupa’da elektriklinin payı 2030’da yüzde 35 olacak”
Otomotivin dönüşüm süreci içerisinde olduğunu belirten ACEA Genel Direktörü Eric-Mark Huitema ise yaptığı açıklamada, “2000 yılından bu yana karbon emisyonunu neredeyse yarı yarıya azalttık. AB’nin gelecekteki karbon hedeflerini karşılamak, içten yanmalı motorlarla mümkün olmayacak. Bunu hibritle birleştirmemiz veya elektriğe geçmemiz gerekiyor. Avrupa’da 2025 yılında elektrikli ve hibrit araçların yüzde 15, 2030 yılında yüzde 35 pazar payına sahip olması hedefleniyor. Türkiye’de LPG ve CNG gibi çözümler yaygın olarak sunuluyor. Bunlar da elektrikli ve hibrit araçların tercih edilmesini biraz daha yavaşlatıyor. Ayrıca LPG ve CNG çözümleri, dizel ve benzinli araçlara göre çok daha az karbon salınımı yapıyor. Avrupa’da ise elektrikli araçların pazar payı yüzde 1. Bu aşamada teşvikler çok önemli. Otopark, ücretsiz şarj, geçiş üstünlüğü ve vergi teşvikleri elektrikli araçları daha cazip kılıyor. Benzer teşvikler Türkiye’de uygulanırsa, elektrikli araçlar Türkiye’de de hızla yayılacaktır” dedi.
“300 bin kişi işinden olabilir”
Eric-Mark Huitema sözlerine şu şekilde devam etti: “Elektrikli araçlar için, devletlerin yapması gereken öncelikle gerçekçi bir yol haritası çizmek. Çin ve ABD planlarını oluşturdu ama bunu diğer ülkelerde göremiyoruz. Teşviklerle desteklenirken, makul fiyatlarla da pazarın dengelenmesi gerekiyor. Öte yandan, elektrikli araçlarda maliyetin yarısına kadar olan kısmını pil teknolojisi oluşturuyor. Peki bu piller nerede üretilecek? Her şeyi Asya’dan almaya devam mı edeceğiz? Hem AB hem de Türkiye için geçerli, iç pazarda böyle bir piyasa oluşturmazsak rekabetçi gücümüzü kaybedebiliriz. Ayrıca, elektrikli araçlarla birlikte bir otomobili oluşturan bileşenlerin azalacağı önemli bir gerçek. Bahsettiğimiz gibi otomobilin neredeyse yarısını piller oluşturacak. İçten yanmalı motorlara göre artık yüzde 38 daha az bileşen var. Bu durum Avrupa’da önemli bir iş kaybına yol açacak. Tahminlerimiz elektrikli araçların üretiminin yaygınlaşmasıyla 300 bin ila 330 bin arasında kişinin işsiz kalacağı yönünde. Tabi ki, yazılım ve yapay zeka alanında yeni istihdamlar ortaya çıkacaktır ancak buna rağmen minimum 250 bin kişinin işinden olabileceğini tahmin ediyoruz.”