15 C
İstanbul
13/11/2024
Röportaj

TAYRAŞ’ın Bilecik’teki Baz Yağ Rafinerisi Yeşil ve İleri Dönüşüm Teknoparkı Haline Gelecek

Kullanım ömrünü tamamlamış madeni yağlardan hidro-işlem teknolojisiyle baz yağ üreten ve bu alanda Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın ise ikinci büyük tesisini işleten TAYRAŞ; yeni bir atılımın eşiğinde.

2025 yılında gerçekleştireceği yeni yatırımlar ile Bilecik’teki baz yağ rafinerisinin işleme kapasitesini yıllık 60 bin tondan 140 bin tona çıkarmaya ve yeşil hidrojen üretimi ile yeşil baz yağ üretimine hazırlanan TAYRAŞ, bünyesindeki Türk mühendislerin çalışmalarıyla üretim niteliği ve ürün kalitesinde de inovasyon yapacak.

Bilecik’teki mevcut tesisini üretim hacmi, yüksek teknoloji ve ürün kalitesi açısından ileri dönüşüme odaklanan bir döngüsel teknopark olarak yeniden kurgulayan TAYRAŞ, döngüsel ekonomiye geçişte üstlenmiş olduğu öncü rolü daha da güçlendirecek. TAYRAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Afşin’i ziyaret ederek hem yeni yatırımın heyecanını paylaştık hem de madeni yağ sektörüne yön verecek önemli bilgilere ulaştık.

TAYRAŞ olarak döngüsel ekonomiye geçişte üstlendiğiniz öncü rolden bahseder misiniz?

Geri dönüşüm, geri kazanım, atık yönetimi ve karbonsuzlaşma konuları ekolojik ve ekonomik sistemin işleyişi ve sürdürülebilirliği açısından tüm dünyanın en önemli gündemi haline geldi. TAYRAŞ olarak küresel ekonomiye entegre olan ülkemizde de küresel ekonominin bu yeni dinamiklerinin anlaşılması, benimsenmesi ve oradaki derinliğin görülmesi için çalışıyoruz. TAYRAŞ’ı bu vizyonla ve bu stratejik perspektifle kurduk. İç ve dış bütün dinamiklerimizi bu vizyonun gerçekleştirilmesine yönelik tasarladık ve tüm çalışma arkadaşlarımıza, tüm paydaşlarımıza bu vizyonu aktardık. Bugün de bütün mesaimizi, bütün çalışma enerjimizi ve önceliklerimizi, TAYRAŞ’ın “İleri Dönüşüm, İyiye Dönüşüm”  vizyonu etrafında geliştirmeye ve ileri taşımaya sarf ediyoruz.

Kurulduğumuz günden bu yana her yıl ayrı bir sıçrama yaparak yükseldik ve çıktığımız her yeni basamakta yeni bir başarı hikâyesi yazdık. Ulaştığımız başarılar; yaptığımız işe, benimsediğimiz vizyona tutkuyla bağlı olmamızdan kaynaklanıyor. Gerçekten de TAYRAŞ’ı bir tesis, döngüsel ekonomi için örnek bir işletme olmanın çok ötesinde bir tutku olarak görüyoruz. TAYRAŞ, ülkeye kazandırılmış önemli bir değer olarak bizler için büyük bir mutluluk kaynağı. Çalışma kültürümüze, hatta yaşam kültürümüze bu tutku yön veriyor. TAYRAŞ bir hayalin vizyona, vizyonun tutkuya, tutkunun da eyleme dönüştüğü bir tesis, ülkemiz için önemli bir kazanım. Ülkemizin ve sektörümüzün döngüsel ekonomiye hazırlanmasında paydaşlarımıza ilham kaynağı ve iyi uygulama örneği olmaktan gururluyuz.

TAYRAŞ’ın ekolojik ve ekonomik sistemin sürdürülebilirliğine sağladığı somut katkılar nelerdir?

Endüstri mühendisliği derslerinde anlatıldığı üzere; bir prosesin tam anlamıyla işler hâle gelmesi ve sağlıklı bir şekilde çalışması 5 yıllık bir tecrübe gerektirir. Ancak biz, o süreci sıkı çalışma ve iş disiplini sayesinde 5 yıldan çok daha kısa bir zamanda atlattık. Bu da arkadaşlarımızın gelişimi ve işe yansıttıkları tecrübelerle oldu. TAYRAŞ olarak 2022 itibariyle üretime geçtik. 2023’te farklı bir dönüşüm yaşadık, 2024’te bunu sürdürdük ve üretim anlamında çok başarılı bir yıl geçirdik. ÖTV – KDV yoluyla 2023 yılında ülkemizin mali bütçesine doğrudan sağladığımız katkı 40 milyon dolar düzeyinde. Bu katkıyı kullanım ömrünü tamamlamış yağlardan değer üreterek yapıyoruz. 2024’te bu katkıyı çok daha üst seviyeye çıkaracağız.

Madeni yağ sektörünün ana hammaddesi olan baz yağlarda yılda 650 – 700 bin ton seviyesinde bir ithalatımız var. İthal ettiğimiz bir ürünü kendi ülkemizde, kendi girdimizle nitelikli ürüne dönüştürerek cari açığa da katkı sağlamış oluyoruz. Doğru yönetilmediğinde toprağa, suya, havaya ve dolayısıyla yaşadığımız gezegenin geleceğine zarar veren atık madeni yağı; usulüne uygun toplamak, ileri teknolojiler kullanarak işlemek ve katma değeri yüksek ürünlere dönüştürmek ciddi bir organizasyon kapasitesi ve koordinasyon yeteneği gerektiren bir döngüsel ekonomi yaklaşımıdır. Karbon salınımını ve iklim değişikliği etkisi yaratan emisyonları önleyerek, gezegenimizin geleceğine, vergi geliri ve cari açığa katkı açısından da ülke ekonomisine çok büyük faydamız var. Her şeyden evvel, temiz ve yaşanabilir bir dünya için çalışıyoruz. Bu yetkinliği ile TAYRAŞ’ın üretimi baz yağlar %70’e varan düşük karbon ayak izi ile madeni yağ sektörünün karbonsuzlaşma hedeflerine ve sürdürülebilirlik raporlarına somut ve çok güçlü bir değer katıyor.

 2025 yılında TAYRAŞ’ın gündemindeki öncelikli konu ne olacak?

Kurulduğumuz günden bu yana her geçen yıl yeni bir aşama kaydediyor, yeni bir atılım yapıyoruz. 2025’te de TAYRAŞ’ın öncü rolünü perçinleyen yeni bir atılım gerçekleştirecek olmanın heyecanı içindeyiz. Bugün ülkemizde kullanım ömrünü tamamlamış madeni yağ miktarı 300-350 bin ton seviyesinde. Ülke olarak bu yağları mevzuata ve döngüsel ekonomi kriterlerine uygun olarak toplamayı ve iyiye dönüştürmeyi başarmamız lazım. Ülkemizde Grup 2 baz yağ üreten tek rafineriyiz. Bu da bize ciddi bir sorumluluk yüklüyor. Bu düşünceler doğrultusunda yıllık 60 bin ton atık işleme kapasitemizi yeni bir tesisle genişletme kararı aldık.

Mevcut alanımız 150 bin m2. Teknik altyapımız, toplama mekanizmamız, lojistik imkânlarımız, demiryolu bağlantımız, sevkiyat ağımız orada. 1. tesisimizi genişletmeyi öngörerek kurarken, bütün altyapımızı 2. ve 3. tesislere yetecek şekilde oluşturmuştuk. Dolayısıyla 2025 yılında 2. tesisi devreye alacak teknik, lojistik ve mâli imkânları ortaya koyacak ve rafinasyon kapasitemizi yılda 60 bin tondan 140 bin tona çıkararak daha fazla atık madeni yağ işler hale geleceğiz.

Yalnız bunu sadece bir kapasite artışı ya da mevcut tesisin yanına yeni bir ünite eklemekten ibaret görmemek lazım. Kapasite artışıyla birlikte mevcut tesisin teknik özelliklerini geliştirerek ürün niteliğini artıracak bir inovasyon da yapıyoruz. Üstelik bunu teknoloji transferi yoluyla değil, tamamen yerli ve milli kendi mühendislerimizin, genç insan kaynağımızın çalışmalarıyla gerçekleştiriyoruz. 55 milyon dolarlık bir bütçeyle yaşama geçireceğimiz yeni tesisle Grup 2, Grup 2+ ve Grup 3’ün yanı sıra, tamamen bünyemizdeki Türk mühendisleri tarafından geliştirilmiş bir “green product” yani “yeşil ürün” üretmeyi de hedefliyoruz.

Dolayısıyla TAYRAŞ olarak yeni tesisimizle hem nicelik artışı hem nitelik artışı sağlayacak ve bunu kendi öz birikimimiz ve tecrübemizle yapacağız. Burası, dönüşüm dünyası içerisinde sadece işleme kapasitesi ile değil ileri teknolojisi ve altyapısıyla 125 milyon dolar değerinde dev bir kompleks olacak. Bu tesisi ileri dönüşüme odaklanan bir teknoloji parkı olarak tanımlayabiliriz. Ülkemiz için gurur verici bir değer. Buna öncülük ettiğimiz için mutluyuz, gururluyuz. Bizim ülkemize böyle yatırımlar daha çok gelmeli.

Spot: TAYRAŞ, ikinci rafineri hamlesini yaparak ilave 55 milyon dolarlık yeni bir yatırım gerçekleştirecek ve Bilecik’teki baz yağ rafinerisini ileri dönüşüme odaklanan bir teknopark hâline getirecek. TAYRAŞ’ın rafinasyon kapasitesini yıllık 60 bin tondan 140 bin tona çıkaracak ve yeşil hidrojen üretimi ile entegre edecek olan proje 2025’in ilk çeyreğinde başlayacak.

TAYRAŞ’ın sürdürülebilirlik anlayışı üretim sürecinin diğer aşamalarına da yansıyor mu?

Tüm operasyonel süreçlerimizde, sıfır atık bir yaşam kültürü anlayışıyla çevreye duyarlılık, verimlilik ve katma değer yaratmak bizim için olmazsa olmazdır.  Esasen bu ilkeleri benimsemez ve nitelikli üretim yapmazsanız gelişemez, rekabet edemez, aynı kısır döngüde kalırsınız. Yaptığımız her çalışmanın altında bilgi, birikim ve nitelikli kadro yer alıyor. Eğer “döngüsel ürün” ya da “yeşil üretim” diyorsanız bu söylemde kalmamalı, eyleme dönüşmelidir. Ambalajından lojistiğine, kullandığınız temiz enerjiye (yenilenebilir enerji) kadar ürün yaşam döngüsünün analiz edilmesi ve her aşamanın sıfır atık anlayışıyla, karbon salınımını en aza indirecek şekilde tasarlanması gerekir.

Şimdi biliyoruz ki bizim ürettiğimiz baz yağ, petrolden üretilen baz yağa kıyasla yılda 70 bin ton daha az karbon salınımı ve %70 daha az emisyon demek. Ama biz bununla yetinmiyoruz. Lojistik sürecimizi de karbon salınımını en aza indirecek şekilde organize ediyor, bu operasyon için ciddi bir istihdam yaratıyoruz. Ülke genelinde lojistik ağımız, atık yağ toplama noktalarımız, TCDD bünyesinde çalışan 36 vagonumuz ve farklı kategorilerde 90’ın üzerinde toplama tankerimiz var. Mülkiyeti kendimize ait olan 2 km’lik tren hattı ile tesisimizin içine kadar transfer yapabiliyor; tüm süreci sağlıklı, güvenli ve çevreci şekilde tamamlıyoruz.

O nedenle bizim bütün operasyonlarımız döngüsel ekonomiye uygundur. Sürdürülebilirlik bizim için, içinde yaşadığımız bir yaşam kültürü haline geldi. Tabii bu TAYRAŞ ile ya da samimi çabalarla döngüselliği işleten sınırlı sayıda işletme ile kalmamalı; sanayinin ve toplumun tamamına yayılan sosyal bir kültür olmalı. Ne yazık ki geri dönüşüm konusu kültürümüzde söylemde kalıyor, eyleme çok geçmiyor. O yüzden atık yönetimini bir eğitim meselesi olarak görmeliyiz. Hem insanımıza çocuk yaşta, temel eğitimden itibaren bu konunun önemini anlatmalıyız hem de bu alanda yetişen insan kaynağını artırmalıyız.

“Türkiye olarak geri dönüşümden sanayimizin kendi yeterliliğini nitelikli üretim ile sağlamalıyız. Atık olarak kabul edilen her şeyin önemli ve değerli bir hammadde olduğu bilincini topluma aşılamalıyız. Toplumda, bir ürünün kullanım ömrü tamamlandıktan sonra yüksek kaliteli, nitelikli üretime dönebileceği anlayışı yerleşmeli. Başta atık oluşturan sanayi sektörü, bu tür döngüsel projeleri desteklemeli.”

Genel olarak sanayimiz, özel olarak madeni yağ sektörümüzde sürdürülebilir üretim anlayışı yeterince gelişti mi?

Tüm dünyanın gündeminde küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi hayati sorunlar var. Bu sorunlara yönelik olarak BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı, Paris Anlaşması gibi belgeler ve bunların ortaya koyduğu hedefler var. Küresel sistemin bir üyesi olan ülkemizde bu belgelerin izdüşümü olan mevzuat düzenlemeleri var. Dolayısıyla dünya ile ticaret yapmak, rekabet edebilmek ve mevzuata uymak açısından atık endüstrisi başta olmak üzere tüm sektörlerde bir değişim yaşandığını gözlemliyoruz.

Ancak bu değişim suistimal edilmeden, kayıt dışına yönelmeden; uluslararası kabul gören nitelikte işlenmeli. Sanayide nitelikli üretim için nitelikli yatırım gerekir. Yani üretim sürecinin herhangi bir tarafını mevzuata uydurur, diğer tarafları ihmal ederseniz çevreci üretim yapmış olmazsınız ve küresel sistem bunu fark eder. Nitelikli yatırım için finans kuruluşlarının bilmek istediği 3 temel konu var: Hammaddeye erişiminiz, üretiminiz ve pazarınız. Bu konular, esasında ürün yaşam döngüsünü ifade eder. Bu zinciri sağlıklı ve çevreci şekilde tamamlayamazsanız nitelikli finansmana ulaşamazsınız. Dolayısıyla bu sürecin hammaddeden başladığını sanayicimizin görmesi gerekir.

Sürdürülebilirlik konusunda madeni yağ sektörüne özel bir mesajınız var mı?

Madeni yağ sektörünün bu tür yatırımları desteklemesi gerekir. Bu yalnızca döngüsel ekonomiye geçiş ve dünya ile entegrasyon açısından değil, madeni yağ pazarının haklı rekabet koşullarında işlemesi açısından da önemli. Merdiven altı işletmeler, kalitesiz ürün anlayışıyla pazara birçok niteliksiz ürün sunabiliyor. Bu durum haksız rekabet yaratarak işini doğru yapanın ticaretini olumsuz etkiliyor ve piyasaya adeta balta vuruyor. TAYRAŞ gibi yapılar çoğalırsa madeni yağ sektöründe nitelikli sanayileşmenin önü açılır.

İfade etmek isterim ki sektörümüzün harmanlama konusunu doğru anlaması gerekir. Yönetmelik gereği %4 oranında bir zorunlu harmanlama var. Bu konuyu yanlış haberlerle, yanlış algılarla yansıtanlar oluyor. Bu meseleye küresel ölçekte bakmamız gerekiyor. Nitelikli üretim tesislerinin kurulabilmesi ve ülke ekonomisine fayda sağlayabilmemiz için, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız tarafından başlatılan Sanayi Kalkınma Projeleri’nin desteklenmesi gerekiyor. Bu kapsamda, nitelikli ürünler ve modern teknolojilerle üretilen katma değeri yüksek ürünlerin kullanımının teşvik edilmesi önem taşıyor. Bu konuya küresel ölçekli şirketlerimiz ve kurumsallaşan üreticilerimiz hassasiyet gösterirken, madeni yağ sektöründeki birçok işletme mevzuatı dikkate almıyor ve aynı hassasiyeti taşımıyor. Aynı zamanda mevzuatı düzenleyen yetkili kurumlar tarafından maalesef sıkı takip yapılmıyor. Ancak bahsettiğim gibi, bu tür nitelikli üretim tesislerinin kurulabilmesi için mevzuata uyum sağlanması ve denetimlerin etkin bir şekilde yürütülmesi gerekir. Biz de TAYRAŞ olarak, bu konunun daha sıkı takibinin yapılması için görüşmelerimizi sürdürüyoruz.

Kullanım ömrü tamamlanmış bir ürünü doğaya karıştırmak, geride bırakmak yerine alıp ileri, yani geleceğe taşıyor; bir anlamda milli servete dönüştürerek katma değer yaratıyoruz. Madeni yağ sektörünün yurt dışından döviz ödeyerek ithal ettiği, karbon değeri yüksek ürünler yerine, ülkemizde üretilen, kalitesi ve katma değeri yüksek, karbon ayak izi düşük ürünleri kaliteli hizmetle sunuyoruz.

TAYRAŞ, oluşturduğu vizyonla insan kaynağını kendi bünyesinde geliştirerek bilim ve teknolojiye önemli katkılarda bulunuyor. Nitelikli üretim, nitelikli istihdam ister. Birbirinden değerli genç yeteneklerimiz var; onlara değer veriyor, sorumluluk aşılıyoruz. Genç mühendislerimizi yurtiçi ve yurtdışı eğitimlere, bilimsel etkinliklere gönderiyor; onların uluslararası standartta gelişmelerini sağlıyoruz. Bu kadro, mezunlarımızdan oluşmakta ve bugün hem TAYRAŞ’ta çalışmakta hem de teknik anlamda gelişmiş ülkelere teknolojik destek vermektedir. Dolayısıyla, TAYRAŞ sektörün toplam kalitesini yükselten ve uluslararası kabul gören yapısıyla ülkemizin yalnızca bugününe değil, geleceğine de değer katıyor.

Öz kaynaklarıyla madeni yağın ana hammaddesi olan baz yağı üreterek ithalata alternatif oluşturan ve cari açığın kapanmasına katkı sağlayan TAYRAŞ, ihracat yoluyla da döviz girişi sağlıyor. Üretiminin %20’sini gelişmiş Avrupa ülkelerine ihraç eden TAYRAŞ, ürün kalitesiyle tüm dünyada kabul görüyor.

TAYRAŞ’ın Bilecik’teki tesisi lojistik imkânlarıyla dikkat çekiyor. Kullanım ömrünü tamamlamış madeni yağları karbon ayak izini minimum düzeyde tutarak transfer eden TAYRAŞ’ın lojistik operasyonunda 36 vagon ve 90’ın üzerinde toplama tankeri görev alıyor. Yurdun çeşitli noktalarındaki toplama merkezlerinden sevk edilen yağlar TAYRAŞ’ın mülkiyetindeki 2 km’lik tren hattıyla tesisin içine kadar ulaşıyor.

Benzer Haberler

Eni’den Sürdürülebilir Gelecek Yolunda Cesur Adımlar: Eni F.I.R.S.T. ve Enilive Yağ Katkıları

Lubricant World

Kimya Teknoloji Merkezi ile Birlikte Türk Kimya Sektörü Süper Lige Çıkacak

Lubricant World

GüzelEnerji, 2024’te de Pazar Ortalamasının Üstünde Büyümeyi Hedefliyor

Lubricant World