30.1 C
İstanbul
06/07/2025
Köşe Yazıları

Yağ Analizi Raporunu Anlayan Organizasyonlar Kazanır

Madeni yağ analizi, çoğu zaman yalnızca bakım ekiplerinin sorumluluğunda görülen teknik bir faaliyet olarak değerlendirilir. Kullanılan KPI (Temel Performans Göstergesi) yönetim sistemlerinde sadece değiştirilen ekipman sarflarının yanında yıllık alınan yağ varilleri olarak eşlik eder.  Ancak bu yaklaşım, işletmelere  maliyet, iş ve zaman gibi önemli fırsat kayıpları yaşatır.

Öte yandan ISO 55001 standardına başvurduğumuzda, bir organizasyonun sahip olduğu varlıkları (fiziksel, finansal, kalite, entelektüel vb.) sistematik, risk temelli ve yaşam döngüsü odaklı bir şekilde yönetmesini sağlar. Bu yönetim sadece bakım faaliyetlerini değil aynı zamanda yatırım kararlarını, performans izlemeyi ve sürekli iyileştirmeyi de kapsar. Bundan dolayı KPI’larımızın sadece değiştirilen tonlarca yağın verisinin işlendiği bir alan olmaması gerekir. Bu verinin öneminin her bir birim tarafından anlaşılabileceği ve yorumlanabileceği şekilde değerlendirilmesi önem arz eder.

Yağ analizinin verileri de  sadece arıza tespiti değil, aynı zamanda satın alma stratejisi, tedarikçi seçimi ve operasyonel verimlilik açısından da kritik bir araçtır.

Satın alma birimleri için yağ analiz raporları, tedarikçilerin performansını objektif verilerle değerlendirme imkânı sunar. Örneğin; farklı markalardan alınan hidrolik yağların oksidasyon kararlılığı, metalik aşınma oranları ya da kirlenmeye karşı direnci doğrudan karşılaştırılabilir. Bu sayede “fiyat-performans” dengesi yalnızca katalog verileriyle değil, sahadaki gerçek kullanım sonuçlarıyla ölçülebilir. Ucuz ya da pahalı değil, işe en uygun ürünü seçmek mümkün olur.

 

Tedarikçi Bazlı Performans Kıyaslaması

Elbette analiz raporlarını ilk elden kullananlar teknik ekiplerdir. Ancak burada önemli olan sadece sayısal değerleri okumak değil, bu değerlerin sistemde ne anlama geldiğini anlamaktır. Örneğin; viskozite düşüşü sadece bir yağ problemi olmanın ötesinde içeri su veya yakıt karıştığının da habercisi olabilir. Partikül artışı bir filtreleme sorunu mu, yoksa mekanik bir aşınmanın belirtisi mi? Bu sorulara doğru cevap vermek, sadece makinelerin yanı sıra bakım stratejilerini de iyileştirir.

 

Yağ analiz süreci ve üretime etkisi aşağıdaki basamaklar takip edilerek tanımlanabilir:

  • Yağ Örneği Alımı
  • Laboratuvar Analizi
  • Raporlama
  • Teknik Değerlendirme
  • Bakım Planlaması
  • Üretim Güvenliği

Bunun sonucu olarak  karar verme mekanizmasını hızlandırmak suretiyle yöneticilere fikir verir. Raporların değerlendirilmesi ve üst yönetime sunulması sayesinde potansiyel arızalar önceden öngörülebilir, plansız duruş süreleri azaltılır, üretim sürekliliği sağlanır. Aynı zamanda ekipmanların toplam sahip olma maliyeti (TCO) düşürülür. Yani sadece bakım değil, yatırım kararı da daha sağlıklı verilir. İyi yorumlanmış bir yağ analizi raporu, yöneticilere riskleri yönetme gücü kazandırır.

 

Ortak Dil, Ortak Kazanç

Yağ analiz raporları; teknik personel, satın almacı ve yönetici arasında ortak bir iletişim dili oluşturur. Her birim kendi perspektifinden değerlendirse de tüm ekip aynı veri üzerinden hareket eder. Bu da daha hızlı karar alma, daha düşük maliyet ve daha yüksek güvenilirlik anlamına gelir.

Unutmayalım, “okuyan kazanır” çağındayız. Yağ analiz raporlarını sadece teknik bir çıktı değil, stratejik bir rehber olarak değerlendiren işletmeler hem sahada hem pazarda öne geçer.

Benzer Haberler

Otomotiv Dünyasında Kimya Endüstrisi

Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu

54. Sayımız Yayında

Fatih Çavuşoğlu

İspanya’da Kullanılmış Endüstriyel Yağların Yönetimi: SIGAUS Modeli

Dr. Volkan Pelitli