ExxonMobil Baz Yağlar ve Petrol Vaksları Global Pazarlama Müdürü Laura Pottorf ile Röportaj
Madeni yağ sektörünün küresel liderlerinden ExxonMobil, yenilikçi ve çevreci yatırımlarıyla sektöre yön veriyor. 2019’da Rotterdam’da kurduğu günlük 20 bin varil kapasiteli Grup II baz yağ tesisinin kapasitesini arttıran şirket, benzer şekilde Singapur’daki tesisin kapasite yükseltme projesine hazırlanıyor. Etkin işleyen küresel tedarik zinciri sayesinde pandemi ve Rusya – Ukrayna krizi koşullarında bile müşterilerinin yanında olan şirket, paydaşlarına birden fazla çözüm ve alternatif teknolojiye sahip olmalarını tavsiye ediyor.
Laura Pottorf Hakkında
1991 yılında ABD’deki Michigan Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Laura Pottorf, 30 yılı aşkın süredir ExxonMobil’de kariyer yapıyor. Şirketin rafinasyon, planlama, ticari operasyonlar, tedarik ve yakıt pazarlama gibi farklı departmanlarında tecrübe edinerek yönetsel sorumluluklar üstlenen Pottorf, 2020 yılından bu yana Baz Yağlar ve Petrol Vaksları Global Pazarlama Müdürlüğü görevini sürdürüyor. Baytown ve Rotterdam’da başarılı yatırım geliştirme projelerine imza atan Pottorf ve ekibi, 2025 yılında da Singapur’daki kapasite artırımına hazırlanıyor.
Pandemi ve Rusya – Ukrayna krizi gibi küresel olumsuzlukların yaşandığı konjonktürde baz yağ piyasasının genel görünümünden bahseder misiniz?
Ürünlerimiz birçok farklı endüstride önemli bir rol oynuyor ve dolayısıyla dünyada yaşanan gelişmelerden etkilenebiliyor. Bu piyasa hem ham madde hem de ürün açısından küreseldir. Ancak makro düzeyde baktığımızda piyasamızı etkileyen iki ana trendle karşılaşıyoruz. Birincisi artan nüfus. Geçen yılın son çeyreğinde dünya nüfusu 8 milyarı aştı ve raporlara baktığımızda bu artışın devam edeceğini görüyoruz. Toplam nüfusla birlikte “orta sınıf” olarak tanımlanan nüfusun da artacağını öngörüyoruz. Orta sınıfın güçlenmesi, uygun fiyatlı enerjiye erişim ve yaşam standartlarının iyileşmesi gibi konuları gündeme getirecek ve kişisel hareketlilik ve dayanıklı mallara yönelik talep artacak.
İkinci ana trend ise daha düşük karbonlu bir gelecek talebi. Dünya bu yönde ilerlerken insanlığa birçok yeni teknoloji ve çözüm sunmak gerekecek. Bahsettiğim bu iki trend baz yağların geleceğini şekillendirecek ve toplam talepten altta yatan talep eğilimlerine ve motorların verimlilik hedeflerini desteklemek için ihtiyaç duyulacak niteliklere kadar her şeyi etkileyecek. Daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru hareketin büyüyen orta sınıfın talepleriyle birleşmesi baz yağ pazarını şekillendirebilecek farklı senaryoları gündeme getirecek ve sektörümüz açısından birçok yeni gelişmeye kapı aralayacak.
ExxonMobil olarak sürdürülebilirlik veya yeniden rafine etme gibi baz yağ piyasasını şekillendiren senaryolara hazır mısınız?
Yatırımlarımızı planlarken tüm bu senaryoları göz önünde bulunduruyoruz ancak enerji arz ve talebiyle ilgili öngörülerimize baktığımızda bitmiş madeni yağlardaki toplam talebin önümüzdeki birkaç on yıl boyunca biraz büyüyeceğini görüyoruz. Talebi yönlendiren temel segmentler de değişme potansiyeline sahiptir.
Örneğin binek araç yağlayıcılarını ele alalım. Bu segmentteki talep, çok uzak olmayan bir gelecekte zaten zirvede olacak. Bu talep, motor verimliliği arttıkça ve elektrikli araçlar toplam filonun giderek daha büyük bir parçası haline geldikçe gerçekleşecek. Aynı zamanda ticari ve endüstriyel talep büyümeye devam edecek ve bu, artık dayanıklı mallara olan talepteki artışı yansıtacak.
Kalite açısından ise daha kaliteli Grup II ve Grup III baz yağlarına talebin artmaya ve Grup I yağlarının da düşmeye devam edeceğine inanıyoruz. Özellikle Grup I performans özelliklerinin Grup II’den daha uygun olduğu denizcilik ve ağır endüstriyel gibi belirli uygulamalarda Grup I baz yağlara ihtiyaç olmaya devam edecek. Ancak Grup I veya Grup II moleküllerinin her ikisinin de kullanıldığı alanlarda, Grup II’nin tercih edilmeye devam edileceğini ve öne çıkacağını düşünüyoruz. En üst sıradaki talep nispeten stabil kalsa da altta yatan eğilimlerin hareketlenme potansiyeli gerçekten var.
İkinci grubun büyüme trendini ExxonMobil’in yatırımlarında da görebiliyoruz. Okurlarımıza kapasite artırımı ile ilgili son projelerinizi anlatır mısınız?
Avrupa ile başlayayım. Avrupa’daki manzaraya üretim perspektifinden bakarsanız, imalatın çok büyük ölçüde birinci gruba odaklanmış olduğunu görürsünüz. 2019’da piyasaya Grup II için günde yaklaşık 20.000 varil kapasiteli üretim yapan Rotterdam projemizi başlattık ve daha geçen yıl, bu kapasiteyi yaklaşık günde 5 varil daha genişlettiğimizi duyurduk.
Singapur’daki projeye bakarsak, yüksek performanslı moleküllere olan talebin şu anda artmaya devam ettiği bu pazara günde 20.000 varil kapasiteli Grup II baz yağını sunmayı planlıyoruz. Bu projeyle ek EHC 50 ve EHC 120 tedarikiyle birlikte ürün yelpazemizi yeni EHC 340 MAX ürününü içerecek şekilde genişletiyoruz. Bu yeni ürünümüz, ekstra yüksek viskoziteli baz yağdır ve madeni yağ üreticilerinin yüksek viskozite uygulamalarına uygun bir ürüne sahip olmasına yardımcı olacaktır. Mevcut ürün yelpazemizin kapsamını genişleten bu proje gerçekten heyecan verici.
Birçok küresel olumsuzluğun yaşandığı bir ortamda yatırımlarınızı ve üretim kapasitenizi arttırdığınızı görüyoruz. ExxonMobil tüm bu zorlukların üstesinden nasıl geldi?
Pandemi süreci kişisel ve profesyonel yaşamımızı ve dünyadaki her sektörü derinden etkiledi. Kaçınılmaz olarak küresel rafineri sektörü de bu etkileri hissetti. O dönemde ulaşım yakıtlarına talepte benzeri görülmemiş bir düşüş yaşadık. Bu hızlı düşüş, stokların zirve yapmasına, rafinaj marjlarının düşmesine ve dünyanın dört bir yanındaki çok sayıda rafinerinin, çoğunlukla geçici olarak da olsa, üretim oranlarını önemli ölçüde düşürmesine neden oldu. O dönemde baz yağlara olan talep de düştü. Aslında, 2020’de talep 2019’da olduğu düzeye göre %7 azaldı.
Pandemi sonrası dünya yeniden hareketlenmeye başladı. Hem kişisel ulaşım araçlarının hem ticari taşımacılık sektörünün toparlanmaya başladığını gördük ve keskin bir talep artışıyla karşılaştık. Bu geçiş döneminde üretim kapasitesinin yeniden ayarlanması ve tedarik zincirlerinin dengelenmesinden dolayı piyasada bir sıkışıklık görüldü. 2022’de ise birçok nedenden dolayı bir istikrarsızlık dönemi daha yaşadık. Bunun sebebi yakıtlar oldu, çünkü 2022’de pandemi döneminden çok farklı olarak yakıt alanında büyük bir destekleme görüldü. Piyasada bir sıkışıklık vardı ama bu sefer, bazı üreticiler daha fazla yakıt üretebilmek için baz yağ üretiminden vazgeçmeye başladılar.
Günümüzde tüm bu tedarik ve lojistik zorluklarda bir miktar rahatlama yaşıyoruz. Ancak ileride istikrarsızlığa neden olabilecek ters rüzgârlar var. Bunlardan ilki enflasyon. Enflasyon dünya çapında yükseliyor ve mal ve hizmet maliyetinde baskı oluşturuyor. Bu baskının talep üzerinde de etkisi kaçınılmaz. İkincisi, Rusya – Ukrayna çatışması gibi jeopolitik olaylar. Yaptırımlar yerleşik ticaret ağlarını sekteye uğratıyor ve Rus menşeli ham maddeler kullanan üreticilerin alternatifler belirlemesi gerekiyor. Bu ortamda tedarik zincirinin ve üreticilerin bir nevi yeniden dengelenmesi ve piyasaların oturması zaman alacak. Tedarikçilerin ve müşterilerin sahip olduğumuz lojistik kısıtlamalardan ve teslim sürelerinin uzamasından bir süre daha etkilenmeye devam edebileceğini düşünüyorum.
ExxonMobil’deki faaliyetlerimizle ilgili olarak, bu pazar küreseldir, bu nedenle hepimiz dünyada meydana gelen olaylardan etkileniyoruz. Bu dönemde önümüzü görmemize yardımcı olan birkaç şey olduğunu düşünüyorum. Birincisi ham madde esnekliğine yıllardır yaptığımız yatırımlardır. Bu bizim daha geniş pazar koşullarında daha geniş ham madde yelpazesini işlememize imkân sağlıyor. İkincisi küresel tedarik ağımızı etkin kullanmaktır. Bu, bir tesiste veya pazarın bir bölümünde kesinti olsa bile müşterilerimize tedarik sağlamaya devam edebilmemizi sağlıyor. Üçüncüsü ise müşterilerimizle birlikte çalışarak gelecekteki ihtiyaçlarını öngörmeye ve planlamaya odaklanmamızdır. Müşterilerimizin işlerini ve ihtiyaçlarını ne kadar iyi anlayabilirsek, o ihtiyaçları hem kısa hem de uzun vadede karşılamak için o kadar iyi bir konumda olacağımız kesin.
Biraz da şirketinizin Akdeniz coğrafyasında ve Türkiye’deki operasyonlarından bahseder misiniz?
Akdeniz bölgesindeki talep, Avrupa’da gördüğümüz eğilimlere benzer şekilde sabit veya azalma eğiliminde. Kalite standartları zaman içinde değişti ve daha fazla verimlilik için harekete geçildi. Böylece Grup I’e talep düşerken, Grup II ve Grup III’e olan talepte artış gözlemliyoruz. Avrupa üretiminin çoğu, öncelikle Grup I baz yağlarıydı. Sonra projemiz 2019’da hayata geçti ve Avrupa’nın bir miktar Grup III üretimi olsa da ihtiyacının tamamını karşılayabilmesi için ithalat yapması gerekiyor.
Türkiye’de ise 118 yıldır faaliyet gösteriyoruz ve oradaki madeni yağ pazarında yerleşik bir gücümüz var. Türkiye’de çok çeşitli Mobil markalı nihai ürünler üretiyor ve pazarlıyoruz. Türkiye’deki talep aslında stabil veya büyüme eğilimindedir. Türkiye Avrupa’nın önemli bir otomotiv ve ticari araç üreticisidir. Tüm bu yeni üretimleri karşılamak için Türkiye’de daha kaliteli madeni yağlara doğru bir yönelme olacak. Üretim açısından bakıldığında, iki Türk rafinerisinin yerli üretimi ve ithalatla piyasadaki talep karşılanıyor.
Tüm dünyada baz yağ kıtlığından kaynaklı büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Geri dönüştürülmüş baz yağ bu kıtlığı aşmamıza yardımcı olabilir mi?
Özellikle hükümetler yağ toplama ve yeniden işlemeyi teşvik eden politikalar uygulamaya devam ederken, geri dönüştürülmüş baz yağ pazarının büyümeye devam edeceğini öngörüyoruz. Dünyanın artan enerji ihtiyacının sürdürülebilir kaynaklardan karşılanması yönünde bir anlayış gelişmeye başladı. Ancak yasal mevzuat, teknoloji ve tüketici tercihleri açısından zamana ihtiyacımız var.
Endüstrinin karşı karşıya kalacağı temel zorluk; bugün sahip olduğumuz motorların ve ekipmanların ihtiyaçlarını karşılayacak ve aynı zamanda bu ekipman parçalarının gerçekten optimize edilmiş ve en yüksek performansta çalışır halde tutacak kalitede baz yağlara nasıl sahip olacağımızı sağlamaktır. Tam da bu yüzden Grup II üretimine yatırım yapıyoruz. Küresel ölçekteki üretim tesislerimiz, dünyanın farklı yerlerinden sağlanan geniş ham madde kaynağımız ve müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olmamızı sağlayan teknik uzmanlığa sahip olmaktan gurur duyuyoruz.
Bu geçiş sırasında daha büyük petrokimya kompleksleri ile ölçek entegrasyonu olan ve aynı zamanda yan ürünlerinden faydalanabilen Grup I tesislerin daha başarılı olacağını düşünüyorum. Bu geçişin gerçekleşmesinin birçok farklı yolu var. Ancak buradaki en önemli nokta, birden fazla çözüme ve birden fazla alternatif teknolojiye sahip olmaktır. Böylece bugün karşı karşıya olduğumuz ve ileride karşılaşacağımız zorluklara hazır olabiliriz.
Yeniliklere uyum sağlayan ve müşteri odaklı çalışan bir şirket olarak madeni yağ tedarikçilerine başka ne önerirsiniz?
Söyleyeceğim ilk şey, yaşadığımız tecrübelerden ders alarak üretim ve tedarik zincirlerini güçlendirmeleri. Beklenmedik durumlara hazır olacak esnekliğe kavuşmalılar. Tüm tedarikçiler için ortak olan önemli bir husus da güvenilir baz yağ kaynağına erişim sağlamak. Yine, baz yağ tedarikinde iş ortaklarını seçerken göz önünde bulundurulması gereken üç temel şey var. Her şeyden önce; büyük bir petrokimya kompleksiyle entegre, modern üretim tesislere sahip tedarikçiler seçilmeli. Bu tarz tesisler ürün kalitesinden ödün vermeden daha geniş bir ham madde yelpazesini işleme yeteneğine sahipler. İkincisi, küresel ayak izine sahip olmak tedarikçiye bu küresel ağı kullanarak müşterilerine tedarik sağlama fırsatı verir. Bu da üretime ve güçlü lojistiğe erişimi içerir. Üçüncü olarak, iyi tasarlanmış ve teknik uzmanlar tarafından desteklenen bir baz yağ ürün listesine sahip olmak. Çünkü piyasada bir sorunla karşılaştığınızda, hazır halde onaylanmış alternatif formülasyon çözümlerini sağlayabilen ve uygulamanıza yardımcı olan bir uzmana sahip olabiliyorsunuz. Daha hızlı düşünmek ve işi bir dizi farklı pazar koşulunda optimize etmek için önemli olduğunu düşündüğüm şeyler bunlar.
2023’ü ve yakın geleceği ExxonMobil açısından değerlendirir misiniz?
Enflasyon açısından karşılaştığımız bazı makro verileri ve jeopolitik olayları izlemeye devam etmemiz gerekiyor. Endüstri olarak çeşitli senaryolara uyum sağlama yeteneğimiz gelişti. Bu uyum yeteneğimizi korumanın önemli olmaya devam edeceğini düşünüyorum.
Olayların nasıl gelişeceğini tam olarak tahmin etmek zor. Ancak elektrikli araçların genel araç filosunda giderek daha büyük bir rol oynamaya devam edeceğine inanıyoruz. Endüstrinin düşük karbonlu geleceğe nasıl ilerleyeceği tam olarak net değil. Bence endüstri için zorluk yaratan da bu. Gelişen yeni teknolojiler, hükümet politikaları ve tüketici tercihleri dikkate alınarak endüstrinin nasıl değişip gelişeceğini görmemiz gerekiyor. İleriye dönük olarak buna hazır olduğumuzdan emin olmamız lazım.
Baz yağ açısından mevcut motorların verimlilik ihtiyaçlarını karşılamak için Grup II’deki ek tedariklerimiz üzerinde çalışıyoruz. Teknoloji alanında, geçen yıl biyo-yağlayıcı üretme potansiyelini geliştirmek için BioAccelergy ile ortak bir çalışma başlattık. Bu geçiş döneminde müşteri eğilimlerini ve pazar ihtiyaçlarını analiz ederek hazırlıklara devam etmek önemlidir.
Bu aydınlatıcı röportaj için teşekkür ederiz. Okuyucularımızla başka bir şey paylaşmak ister misiniz?
Öncelikle bize sayfalarınızda yer ayırdığınız için tekrar teşekkür ediyorum. Madeni Yağ Dünyası çok kısa bir sürede çok yol kat etti ve bu başarınızdan dolayı sizleri tebrik ediyorum. Ayrıca sektörde oynadığımız rolle de gurur duyuyor ve hepimizi bekleyen fırsatlardan heyecan duyuyoruz. Bence hepimiz için önemli olan, değişimlere uyum sağlamak ve karşı karşıya olduğumuz zorlukları çözmek için birlikte çalışmak. 2023 yılınızı kutluyor, size ve okuyucularınıza iyi dileklerimi sunuyorum.