Sanayileşmenin kaçınılmaz olumsuz sonuçlardan biri olan tehlikeli atıklar sorunu, günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkenin öncelikli gündem maddelerinden biridir. Tehlikeli atık olan atık yağlar da bu anlamda, ülkelerin atık yönetim planlarının ayrılmaz parçasıdır. Atık yağların yönetimi ile ilgili planlama yapma gereği ise atık yağın çevre ve insan sağlığına zarar veren olumsuz etkilerini en düşük düzeye çekebilmek ve bu tehlikeli atığı mümkün olan en iyi teknolojilerle ve en üst seviyede, ülke ekonomisine fayda sağlayacak şekilde kullanabilme arzusundan kaynaklanır.
Bu doğrultuda, ülke atık yağ yönetiminin temel bileşenlerini oluşturan; yağ üretim tesisleri, atık yağ üreticileri, atık yağ taşıyıcıları, geri kazanım ve bertaraf kuruluşları, yetkilendirilmiş taraflar, konuyla ilgili tüm resmi kurum ve kuruluşların kanun ve yönetmeliklerle belirlenen düzenlemeler çerçevesinde uyum içinde çalışması gerekir. Atık yağ yönetiminin her aşamasında çevre ve insan sağlığının korunmasının yanı sıra tüm hizmetlerde güvenlik konularındaki duyarlılık üst düzeyde tutulmalı, sürecin sürekli iyileştirilmesi hedeflenmeli ve bu hedefe yönelik olarak toplum sürekli bilgilendirilmelidir.
Atık yağ yönetimine ilişkin ülke politikalarında, sosyal ve ekonomik alışkanlıklardaki değişikliklerin yanı sıra, çevresel faaliyetlerdeki önceliklere bağlı olarak çeşitli farklılıklar görülür. Ülke genelinde etkin olabilecek bir atık yağ yönetimi politikası sürdürebilmek için atık yağların kaynağında kontrol edilmesi, geri kazanımı ve bertarafına kadar olan tüm aşamalarda hedeflerin belirlenmesi ve bu hedeflerin sağlık, emniyet, çevre ve güvenlik unsurları içerisinde planlanması önemlidir. Tüm endüstriyel ülkelerde yağların kullanım alanları benzer olup yaklaşık %50’si endüstride ve %50’si de ulaşım sektöründe olmak üzere bir dağılım göstermektedir. 1980 yılında dünya genelinde 23.8 milyon ton olan yağ tüketimi, günümüzde 40 milyon ton (%+3) civarındadır. Atık yağların değerlendirme yöntemlerine ilişkin olarak gelişmiş ülkelerde standart bir uygulama bulunmadığı, çok farklı yaklaşımlar olduğu görülür. Atık yağlar, dünya genelinde kontrollü ortamlarda ham madde veya enerji değerinden yararlanmak üzere geri kazanım, tehlikeli atık ve bertaraf olmak üzere üç farklı şekilde değerlendirilir.
Türkiye’de Atık Yağ Yönetimi
T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde yapılan çalışmalar kapsamında, ülkemizde atık yağlarla ilgili olarak 2004 yılında yayınlanan “Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği” ile birlikte başlayan süreçte ve sonrasında yapılan ilave düzenlemelerle önemli gelişmeler kaydedilmiştir. 21 Aralık 2019 tarihinde Atık Yağların Yönetimi Yönetmeliği yayımlanmış, yönetmelik kapsamında kategori kavramı kaldırılarak atık yağlar, “atık motor yağları” ve “endüstriyel atık yağlar” olmak üzere iki ayrı gruba ayrılmıştır.
Yönetmelikte yağ üreticilerine piyasaya sürülen / ithal edilen yağ bildirimleri, madeni yağ satışı yapılan yerler hakkında yazılı bilgilendirme, kamuoyunun eğitimi ve bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalar, yetkilendirilmiş kuruluş üyeliği, üyelik suretiyle atık yağın ülke genelinde toplanmasının, rafinasyonunun ve/veya bertaraf edilmesinin sağlanması, bu Yönetmeliğe uygun olarak yönetimlerini sağlamak amacıyla gerekli harcamaların karşılanması konularında yükümlülükler getirilmiştir.
Yetkilendirilmiş kuruluşların pazar temsil oranı %30’dan %10’a düşürülmüş atık yağların tek toplayıcısı ve taşıyıcısı olması ve atık yağların sadece rafineri tesislerine teslim edilebileceği hükmü yer almıştır. Motor yağı değişimi yapılan işletmelerin kayıt altına alınması ve belgelendirilmesi şartının yanı sıra atık yağ geri kazanım tesisi yerine atık yağ rafinasyon tesisi kavramı ile yeni çevre lisansları için deneme üretimi zorunlu hale getirilmiştir.
Türkiye’de 2020 yılında baz yağ ithalatı 488 bin ton seviyelerinde iken 2021 yılında 512 bin ton civarında gerçekleşmiştir. Arz / talep dengesi üzerinden 10 numara yağ vb. isimler altında akaryakıta konu edilen piyasa faaliyetleri sebebi ile Türkiye’de gerçek madeni yağ olarak tüketilen miktarın üzerinde bir miktarda madeni yağın piyasaya arz edildiği görülmüştür (Şekil 1).
Yıllık tüketim verileri doğrultusunda, kullanım sonrası atık yağ miktarı 262 bin ton (422.751 ton; %62 atık yağ) civarındadır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 2019 yılı verilerine göre, Türkiye’de 104.902 bin ton atık yağ toplanabildiği ve geri kalan 157.204 ton atık yağın ise kayıt altına alınamadığı görülür (Şekil 2). Türkiye’de 2019 yılı madeni yağ tüketimi 423 bin ton, atık madeni yağ miktarı 262 bin ton, toplanan atık madeni yağ miktarı 104.9 bin ton (%40) olarak gerçekleşmiştir. Buna göre toplanan yağlardan geri dönüşümü sağlanan atık madeni yağ miktarı 62.884 ton (%59,9); ek yakıt olarak kullanımı 37.830 ton (%36,1); bertaraf ise 4.188 ton (%4) seviyesindedir.
Türkiye baz yağ ve madeni yağ üretim, ithalat, ihracat ve tüketim miktarlarına göre piyasaya sunulan motor ve şanzıman yağı miktarı (2020) 235.000 tondur. Atık motor ve şanzıman yağı miktarı (%60) 141.000 ton; toplanan atık motor ve şanzıman yağı miktarı (2020) 19.469 ton, kayıt altına alınamayan atık madeni yağ miktarı ise 121.531 ton olarak gerçekleşmiştir. PETDER tarafından toplanan atık motor yağı miktarı 19.469 ton (%14) seviyesindedir. Geriye kalan 121.531 ton atık yağın yasa dışı faaliyetlere konu olma riski bulunmaktadır. Bu rakamlara talep fazlası madeni ve baz yağ da dahil edildiğinde 10 numara yağa konu olabilecek yağ miktarının 217.903 ton gibi çok daha yüksek rakamlara ulaştığı tahmin edilmektedir.
Dünyada Atık Yağ Yönetimi
Dünya genelinde yaklaşık 14.4 milyar litre atık yağın ticari olarak toplandığı ve atık yağların yönetiminde büyük farklılıkların bulunduğu görülür. Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Orta Doğu dışında atık yağların büyük bir kısmı hâlâ yakılarak enerji geri kazanımı amacıyla kullanılırken, baz yağa dönüştürülme oranları dünya genelinde önemli ölçüde farklılıklar gösterir.
Amerika Birleşik Devletlerinde kullanılan yağların %12’si yeniden rafine edilirken, bu oran Asya-Pasifik bölgesinde yaklaşık %5, Latin Amerika’da %9, Orta Doğu’da %16 ve Afrika’da %1 oranında gerçekleşmiştir. Batı Avrupa’da ise kullanılan yağların yaklaşık %17’sinin yeniden rafinasyona tabi tutulduğu raporlanmıştır (Şekil 3).
İtalya ve İspanya’da olduğu gibi bazı hükümetler atık yağların hem toplanması hem de rafinasyonuna sübvansiyonlar sunarken, Avustralya’da olduğu gibi bazı hükümetler de yalnızca rafinasyonu sübvanse eder. Bazı Kanada eyaletleri ve Portekiz gibi diğer hükümetler yalnızca toplama için teşviklere odaklanırken; Çin gibi hükümetler vergi muafiyetleri uygulamakta, Brezilya gibi bazı ülkelerde ise atık yağların yakılması yasaklamaktadır.
Almanya’da ilk olarak atık yağ rafinasyon teşvikleri 2002’de uygulanmaya başlanmış ancak sübvansiyonlara yanıt olarak geri kazanım tesisi (RRF) kapasitelerinin iki kattan fazla artması sebebi ile bu teşvikler 2007’de kaldırılmıştır. İtalya’da ise rafinasyon tesisi sübvansiyonları dünya petrol fiyatlarındaki değişikliklere endekslenirken, Avustralya’da geri kazanım hedeflerinin karşılanması durumunda teşvik miktarları azaltılmıştır. Şekil 4’de dünya genelinde toplanan yağların baz yağlara dönüştürülme oranları verilmiştir. Buna göre Avrupa’da yaklaşık %85 dönüştürme oranı ile İtalya ilk sırada yer almaktadır.
Eurostat verileri AB’de atık madeni yağların %54’ünün geri kazanıldığı görülmüştür. Bu veri atık madeni yağ yönetim sistemlerinin iyileştirilmesi için hâlâ gelişmelere ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir (Şekil 5).
Atık madeni yağlar, birincil ham madde kullanılarak üretime kıyasla, yeniden rafine edilmeleri durumunda %30’a kadar enerji tasarrufu sağlar. Ayrıca modern yeniden rafinasyon prosesleri sayesinde üretilen baz yağlar, düşük kükürt, aromatik kirleticiler veya fosfor içeriği konusunda yüksek standartları karşılar ve yüksek viskozite indeksi sunar. Bununla birlikte yeniden rafinasyon işleminin sağladığı çevresel faydalar nedeniyle Avrupa Komisyonu 2020 Çevresel Eylem Programında enerji geri kazanımının (yakmanın) sadece geri dönüştürülemeyen ürünlerle sınırlı olması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca modern yeniden rafinasyon teknolojileri ile CO2 emisyonları (ton baz yağ başına kg CO2), geleneksel baz yağ üretimine kıyasla% 50’den fazla azaltılabilmektedir.