Malzeme bilimi, yüzey mühendisliği ve triboloji alanlarında çığır açan çalışmalara imza atan dünyaca ünlü Türk bilim insanı Prof. Dr. Ali Erdemir, Madeni Yağ Dünyası’na röportaj verdi.
Elektrikli araçlara geçişle madeni yağ ihtiyacının azalacağına ilişkin görüşlerin aksine, yeni yağ türlerine ihtiyaç duyulacağını vurgulayan Prof. Dr. Erdemir, plastik atıklardan madeni yağ üretme teknolojisi hakkında da bilgi verdi. Milyonlarca ton plastiği ekonomiye kazandıran bu yeni buluş gelecek nesillere daha yaşanabilir bir gezegen müjdeliyor.
Bilim ve teknolojiye yaptığınız katkılarla ülkemizin gururu oldunuz. Özellikle nanoteknoloji kullanarak geliştirdiğiniz yapay elmas özelliği taşıyan buluşunuzla birçok AR-GE ödülü kazandınız. Okurlarımıza buluşlarınızın öneminden ve madeni yağ sektörüne katkısından bahseder misiniz?
Bu buluşlar aşınma ve sürtünmeye maruz kalan yüzeylerin daha kaygan ve dayanıklı hâle getirilmesiyle ilgilidirler ve birçoğu da endüstriye mal edilmiş durumdadır. Dünyada üretilen toplam enerji miktarının neredeyse 4’te 1’inin aşınma ve sürtünmeyi yenmek için harcandığını ve bu enerjinin çok büyük bir kısmının fosil bazlı yakıtlardan üretildiğini düşünürsek tüm bu çalışmaların çevre dostu olduğunu anlayabiliriz. Çalışmalarımız daha yeşil ve daha sürdürülebilir bir gelecek için önem taşıyor.
Enerji verimliliği, sürdürülebilirlik ve e-mobilite dünyanın öncelikli gündemi. Bu konularda yaptığınız çalışmalar mühendislik alanında hangi yenilikleri getiriyor?
Günümüz dünyasında e-mobilite gerçekten çok büyük bir önem kazandı. Elektrikle çalışan araçlarda aşınma ve sürtünmenin çok daha fazla olacağı öngörülmekte. Çünkü yüzeyler bir de elektrik akımının deşarj olma durumuyla karşılaşacak. Dolayısıyla yüzeylerde aşırı oranda korozyon ve oksidasyon söz konusu olacak. Onun için araçlarda kullanılan malzeme ve yağ türlerinin tekrar revize edilmesi ve elektrikli araçlara uygun hale getirilmesi lazım. Bu tür uygulamalarda da yüzey mühendisliğinin önemi çok daha öne çıkıyor.
Siz çok ödüllü olduğunuz kadar çok patentli bir bilim insanısınız. Biraz da patent başvurularınızın sayısından ve içeriğinden bahseder misiniz?
Bugüne kadar 33 tane patente imza attım. Tabii ki bu patentler çok sayıda arkadaşımın katkı verdiği bir ekip çalışmasının ürünü. Herkesin çok emeği var. Çok önemli bulgular içeriyor ki zaten öyle olmasa patenti alamazsınız. Patentlerin hemen hepsi yine yağlama ve yüzey teknolojileri ile ilgili. En son patentimiz, atık plastiklerden madeni yağ üretilebilmesi üzerine. Malumunuz plastik kirliliği son günlerde çevremiz için yıkıcı etkiler yaratmaya başladı. Ekip arkadaşlarımla beraber biz bunun en azından konvansiyonel madeni ve sentetik yağlar kadar performansı yüksek birer ürün haline getirilebileceğini keşfettik. Bu keşif gerçekten çevre kirliliğini önlemek açısından da büyük önem taşıyor.
Bahsettiğiniz bu patent madeni yağ sektörü açısından oldukça heyecan verici. Bu konuyu biraz daha açabilir misiniz?
Bu patent çalışmasını Iowa State Üniversitesi’nin öncülüğünde bir proje ekibi olarak gerçekleştirdik. Proje ekibinde Teksas A&M Üniversitesi’nin yanı sıra Argonne Ulusal Laboratuvarı, Chevron Philips Kimya Şirketi, Chemstation Inc, American Packaging Corp. gibi kurumlardan temsilciler bulunuyor. Projemiz ABD Enerji Bakanlığı’nın plastik atıklarla mücadele konusunda desteklediği 12 projeden biri oldu ve kısa süre önce ChemSusChem Dergisi’nde yayımlandı.
Projemizin yaşama geçmesiyle plastik atıkları madeni yağ hammaddesine dönüştürmeyi umuyoruz. Projemiz plastik atıkların gezegenimize verdiği korkunç zararı bertaraf ettiği gibi ekonomik açıdan da faydalar sağlayacak. Yüzlerce milyon ton plastik atığı ekonomiye kazandırmak ve yüksek performanslı madeni yağa dönüştürmek, daha yaşanabilir bir dünya ve daha yeşil bir gelecek hedefimize ulaşmamıza büyük katkı sağlayacaktır.
Plastik atıklardan üretilen yağlar, otomotivde mi endüstride mi kullanılacak?
Hem arabalarda hem diğer endüstriyel faaliyetlerde… Araştırmanın ticari olarak uygulanabilir olduğu ortaya çıkarsa motor yağları ve daha geniş kapsamlı olarak sanayi yağlarına yönelik üretim yapılabilecektir. Plastik atıklardan üretilen yağlarla enerji tüketimi azalırken, taşımacılık ve endüstriyel faaliyetlerdeki karbon ayak izi düşecek.
Yıllardır üniversite ve sanayi işbirliğiyle AR-GE çalışmaları yapıyorsunuz. Sizce Türkiye’de ARGE’ye verilen önem ve ayrılan bütçe dünya ile kıyaslandığında yeterli mi?
Türkiye’de AR-GE’ye yeterli kaynak ayrıldığına inanmak istiyorum. Avrupa’da, ABD’de AR-GE’ye ayrılan fonlar bir hayli yüksek. Yurt dışından Türkiye’deki AR-GE harcamalarını pek takip edemiyorum ama ileri teknoloji ülkelerinde GSMH’nin yaklaşık %3 ila 4’ü AR-GE’ye ayrılıyor. Bu şekilde bir kıyaslama yapılabilir.
Çalışmalarınızın yakın gelecekte sanayiye, petrol endüstrisine ve çevreye hangi etkileri sağlayacağını öngörüyorsunuz?
Bizim çalışmalarımızın odak noktası; yeşil teknolojileri, çevreye daha duyarlı buluşları hayata geçirip global sürdürülebilirlik açısından elimizden geldiğince bir şeyler yapmak; gelecek nesillere soluk alabilecekleri, koşup oynayabilecekleri ortamlar yaratmak. Şu anki gidişat maalesef pek iç açıcı değil. Çok daha duyarlı olmamız lazım. Aksi takdirde doğa felaketleri, kuraklık, açlık, salgın hastalıklar gezegenimizi yaşanmaz hâle getirecek. Bu olumsuzlukları aşmak için hepimize önemli görevler düşüyor.
Prof. Dr. Ali Erdemir
1954’te Osmaniye’de doğdu. 1977’de İTÜ Metalurji bölümünden mezun oldu. Akademik kariyerine ABD’de devam eden Erdemir, laboratuvar çalışmaları ve araştırmalarıyla bilim dünyasında saygın bir yer edindi ve pek çok önemli ödüle layık görüldü. Çok sayıda patenti bulunan Prof. Erdemir, birçok kez de AR-GE ödülü kazandı. Teksas A&M Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde görev yapan Prof. Erdemir, aynı zamanda Uluslararası Triboloji Konseyi’nin başkanlığını üstleniyor.