Figen Aksu
Yüksek Kimyager
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığımız bu hafta, sizleri kadın istihdamı üzerine düşünmeye davet ediyor ve gündemimize, herkesin bildiği ama özellikle işveren cephesinde dillendirilmesinden rahatsız olduğu bir konuyu alıyoruz.
Kadınlar doğası gereği birçok işi bir arada yapabilme yeteneğine sahip multidisipliner karaktere sahiptir. Ne yazık ki bu güçlü yönümüze rağmen sanayi sektöründe birçok ayrımcılığa maruz kalıyoruz. Bu yazıda, profesyonel hayatım boyunca tanıklık ettiğim bu ayrımcılıklardan bazılarına değineceğim.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun 111 no’lu “İstihdamda ve Meslek Alanında Ayrımcılık Sözleşmesi”ne göre ayrımcılık; “ırk, renk, cinsiyet, din, politik inanç gibi kişisel özelliklerin iş veya meslek edinmelerinde ya da edinilen iş ve meslekte kişilerin karşılaştığı veya karşılaşacağı her türlü ayrılık gözetme, ayrı tutma ve üstün tutmak” şeklinde tanımlanmıştır.
Uluslararası alanda yapılan çeşitli düzenlemeler ile hayatın her alanında kadın ve erkek arasında görülen eşitsizliklerin (ayrımcılığın) engellenmesi hedeflenmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kadınların korunmasına yönelik olarak kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi de (CEDAW) kadınların karşı karşıya kaldıkları her tür ayrımcılığa karşı çıkmaktadır. (Alp, 2007:61; Gülmez, 2010:224).
CEDAW, kadınların çalışma hayatında karşılaştıkları eşitsizliklerin giderilmesine yönelik olarak taraf devletlere, iş ve meslek seçme hakkı, erkekler ile eşit istihdam imkânı gibi ayrımcılığa temel teşkil eden konuların önlenmesine yönelik sorumluluklar yüklemektedir. (Soysal, 2006:11) Bu sözleşmeyi imzalayan devletler; kültürel, ekonomik ve siyasal haklar dâhil olmak üzere yaşamın her alanında kadın – erkek arasındaki ayrımcılığın kaldırılması için harekete geçme yükümlülüğünü kabul etmiş olur.
CEDAW Türkiye tarafından 1985 yılında onaylamış ve 1986 yılında yürürlüğe girmiştir. Ancak buna rağmen kadın – erkek arasındaki ayrımcılıkların önlenmesi konusunda gerekli hassasiyetin istendiği ölçüde sergilenmediği ve bu ayrımcılıkların özellikle çalışma hayatında kadınlara yönelik hak ihlalleri ve mağduriyetler yarattığı görülmektedir.
Özellikle sektörümüzde kadınların yaşadığı ayrımcılıkların ücret eşitsizliği gelmektedir. Erkeklerle aynı ve bazı durumlarda daha fazla sorumluluk alan kadın arkadaşımızla erkek arkadaşımız arasındaki ücret farkı devasa boyutta.
Diğer büyük bir ayrımcılık ise terfilerde oluyor ne yazık ki! “Cam tavan” (glass ceiling) olarak ifade edilen terfi ayrımcılığı, kadınların gerekli yeterliliklere sahip olmasına rağmen, terfi konusunda adil olmayan sınırlara takılmalarına neden oluyor.
Yeteneklerini kullanmak isteyen birçok kadın doğurganlık özelliği olmasından dolayı terfi alamıyor ya da istihdam sürecinin en başında eleniyor. Bu durum ne kadar da acı…
Sevgili işverenler unutmayın mutluluğun kimyası kadındır!
Prosesin ana kaynağı da kadın!
Sadece düşünün. Kadını hangi noktada konumlandırırsanız sizin en iyi destekçiniz olur? Güzel bir dünya ve sağlıklı işleyen bir istihdam piyasası için kadın – erkek birlikte olmalı, ülkemiz için omuz omuza çalışmalıyız.
Sözün özüne gelecek olursak; güzel bir gelecek için prosesinde kadına en adil şekilde yer ver ki şirketini daha yukarıya taşısın! Geleceğe umutla bireylerin yetişmesi için de bu kaçınılmazdır.
Sevgili kadınlar unutmayın; “Mutluluğun Kimyası” sizsiniz… Yeteneklerinize güvenin ve mücadeleden vazgeçmeyin.
Kız çocuklarının eğitimde fırsat eşitliği gördüğü, kadın cinayetlerinin son bulduğu, kadına yönelik ayrımcılıkların ortadan kalktığı bir gelecek umuduyla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!