13.2 C
İstanbul
12/11/2024
Makale

Madeni yağ endüstrisinde (e-)dönüşüm – Değişimler kapasiteleri nasıl ayakta tutuyor

Küresel madeni yağ endüstri bir (e-)dönüşüm içinde. Bugün madeni yağ aktörleri, gelecekte küresel madeni yağ tüketiminin gidişatını ve doğasını etkileyebilecek en az üç büyük değişimle karşı karşıya. Bunun temelinde ise şu belirleyici soru soruluyor: “Elektrikli araçlar, karbondan arındırma, dijitalleşme – Değişimler talebe zarar veriyor mu?”

Apu Gosalia
Sürdürülebilirlik Başkan Yardımcısı (CSO) ve Küresel İstihbarat
FUCHS PETROLUB

“Elektrikli Araçlar”

Elektrikli araç teknolojisinin başarılı bir teknolojik yenilik olmasının ardında üç temel faktör yatıyor: rekabetçi araç fiyatları, artan sürüş mesafesi ve erişilebilir şarj altyapısı. Elektrikli araçların farklı yağlama ihtiyaçları var. Yanmalı motorların yerini bataryalar alacak, bu da fabrikada dolum motor ve dişli yağı ihtiyacını olumsuz etkileyecek. Aynı durum metal işleme yağları için de geçerli. İçten yanmalı araç stoku değişirken otomotiv yağlarına yönelik satış sonrası talep her geçen yıl yavaş yavaş azalacak. Aynı zamanda, çeliğin yerini daha fazla alüminyum ve termoplastiğin almasıyla birlikte daha düşük ağırlıklara yönelik trend, şekillendirme yağları ve korozyon önleyicilere yönelik talebi de düşürecek. Fakat, her değişim yalnızca bir tehdit değil, aynı zamanda kapasiteyi iyileştirmek ya da en azından korumak için bir fırsat da sunar. Örneğin elektrikli araçların bataryaları için batarya soğutma sıvılarında yeni formülasyonlara ihtiyaç duyulacak, bunun için de halen üzerinde çalışılması ve geliştirilmesi gereken çok fazla alan var. Bazı uygulamalar hacmen artacak ve yeni uygulamalar da hayata geçirilebilir, bu nedenle ilk dolum gres talebinin de değerlendirilmesi gerekiyor. Elektrikli araçların tüm altyapısının halen parça parça yapılması, daha fazla geliştirilmesi ve belirli bir düzeyde korunması gerekiyor, bu da örneğin yapı endüstrisi segmentinde madeni yağ talebini arttıracak. Kısacası, e-hareketlik her şeyi hesaba kattığımızda küresel madeni yağ talebi üzerinde kısmen olumsuz bir etki yaratacak. Bahsedilen etkiler sebebiyle bu zaman dilimi içerisinde Avrupa’daki talep yüzde 10’lara, ABD’deki talep ise yüzde 20’lere kadar gerileyebilir, fakat Çin’deki madeni yağ talebi artan araç satışları ile birlikte yüzde 15-20 oranında artış gösterebilir.

  width=

“Karbondan Arındırma”

“Elektrikli araçlar” ve “karbondan arındırma” arasında mantıksal bir köprü bulunuyor. Araçlarda yanmalı motorların yerini bataryaların almasıyla birlikte e-hareketliliğin gelişimi, sürdürülebilirlik kriteri temelinde yağlayıcı üreticileri için yeni satış fırsatları da yaratacak. Araç üreticilerinin tüm dikkati karbondioksit dağılımı bakımından kullanım aşamasından tedarik zincirine çevrilecek; yani sürdürülebilir bir madeni yağın ölçülebilir (daha) düşük karbon ayak izine sahip olması, araç üreticilerinin gelecekte genel karbondioksit kalıntılarını azaltmalarını sağlayacak. Hal böyle olunca sürdürülebilirlik, yağ üreticilerinin ürünleri için müşteri karşısında bir farklılaşma kriteri haline geliyor ve rekabet avantajı sağlıyor. Madeni yağ sektöründe karbondan arındırma yalnızca satış tarafıyla değil, aslında ham madde tarafıyla daha fazla ilgilidir. Kurumsal karbon ayak izi, her şirketin ürettiği sera gazı salınım miktarını ortaya koyan temel bir performans göstergesidir. Proses ve değer zincirinin sonundaki bir yağ üreticisinin kurumsal karbon ayak izinin büyük kısmı şirketin kendi, yani doğrudan kontrol edilebilir sınırları içerisinde üretilmiyor, aksine tedarik zincirinde üretiliyor. Bu nedenle, madeni yağ endüstrisini karbondan arındırmak için, yağ üreticileri ve üreticilere tedarik ettikleri ham maddelerin karbon ayak izini azaltmak için yollar bulması gereken tedarikçiler arasında küresel bir ortaklığa da ihtiyaç vardır. Yalnızca bu sayede bitmiş madeni yağ ürünlerinin karbon ayak izini yüksek oranda ve ölçülebilir düzeyde azaltabilirler.

 width= 

“Dijitalleşme”

“Karbondan arındırma” ve “dijitalleşme” arasında da mantıksal bir köprü vardır. 2018 yılında Dünya Ekonomik Forumu ve Accenture danışmanlık şirketi tarafından gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, dijital teknolojinin daha geniş bir alanda kullanımı kimya endüstrisi için önümüzdeki 10 yılda 550 milyar dolar kazanç sağlarken, karbondioksit salınımını da 100 milyon ton civarında düşürebilir. Geniş bir çerçeveden ele alındığında dijitalleşme, iş uygulamalarını daha etkili hale getirmek amacıyla bilgi teknolojilerinden faydalanmak olarak tanımlanabilir. Bu şekilde değerlendirildiğinde dijitalleşme bir fırsattır, çünkü bugünün standartlarıyla karşılaştırıldığında tüm değer zincirinden veri toplamanın sınırları genişleyecektir. Müşteri ve madeni yağ şirketi arasında daha geniş kapsamlı bir etkileşimin olması, yeni hizmetlerin ortaya çıkmasını ve böylelikle de işin değerinin artmasının önünü açacaktır. Diğer yandan; dijitalleşme, madeni yağ üreticilerinin yalnızca bir fırsat olarak değil, aynı zamanda bir tehdit olarak ele alması gereken aksatıcı bir gelişmedir. Sürecin ileriki aşamalarında üretilen bilgilerin doğrudan ve otomatik olarak kullanımı, önceki tüm aşamaları etkileyecektir ve yeni kurulan şirketlerin, madeni yağ üreticisi ve müşterisi arasındaki geleneksel ilişkinin yerine kullanılabilecek bu ilişkilere derinlemesine girmeye yarayacak istatistik ve simülasyon yöntemlerini uygulayarak madeni yağ endüstrisine girişi kolaylaşabilir. Bu eğilim son günlerde Çin’de sıkça görülüyor. Yeni kurulan bu şirketler madeni yağ tüketicisine, kimyasal, tribolojik, lojistik ve imalat alanlarında sistem modelleme amacıyla kullanılabilen sensörlü durum izleme, veri madenciliği ve büyük veri gibi karmaşık araçları doğrudan sunabiliyor, yani operasyonlarının neredeyse tüm kısımlarını analiz etme şansı sunuyorlar. Bir sonraki aşamada ise, yalnızca gelecekteki madeni yağ kullanımları hakkında değil, üretim sürecinde kullandıkları ham maddeler veya ekipman hakkında da tavsiyelerde bulunuyor. Geleneksel madeni yağ formüle eden üreticiler basit bir fason üreticiden daha fazla bir şey geliştiremezken, bu yeni şirketlerin bu sayede müşterinin ihtiyaç duyduğu madeni yağ özelliklerini belirleyebilecek ve performansa uygun kaynağı tespit edebilecek olması, madeni yağ satıcılarının karşısına çıkması muhtemel önemli bir tehdittir.

  width=

“Değişimler Talebe Zarar Veriyor Mu?”

İlk soruya rahatlıkla “Hayır!” cevabı verilebilir. Karşılaştığımız güncel değişimlerin üzerine elbette eğilmeliyiz, fakat bu değişimler madeni yağ talebini öldüremez. En basit ifadeyle, mesleğimizin geleceği için yeni gerçekliklere uyum sağlamalıyız. Ancak, elektrikli araçların küresel ve bölgesel madeni yağ tüketimi üzerindeki etkisi gibi, önceden bahsi geçen gelişmeler göz önüne alındığında şu üç ifadeyi net bir şekilde kullanabiliriz: “Değişimler Talebi Başka Yöne Çevirir!” – “Çözüm: Sürdürülebilirlik!” ve “Sürdürülebilirlik için Değişim Gereklidir”. Peki neden? Sürdürülebilirlik, iş modellerimizi baştan sonra tekrar gözden geçirmemizi ister; yalnızca gelecekte ürünlerimizi nasıl sattığımızı değil, aynı zamanda nasıl değer yarattığımızı da düşünmemizi gerektirir. Sürdürülebilirlik kapsamına giren konular (iklim değişikliği, kaynak sıkıntıları, gıda güvenliği, nüfus artışı, fakirlik, vb.) o kadar fazla ve baskılayıcıdır ki işletmelerin işleyiş biçimini değiştirir. Sürdürülebilirlik ile ilgili konular, müşteri ihtiyaçlarını, mevcut kaynakları ve teknolojileri, yatırımcı beklentilerini, yasal gereksinimleri ve çok daha fazla alanı etkileyerek sektörlerde değişim rüzgarları estirir. Bu nedenle şirketler, hayatta kalabilmek için tamamen farklı yeni ürünler ve hizmetler geliştirmek zorundadır.

Apu Gosalia, Source: Mannheim Business School

“Değişimler Kapasiteleri Nasıl Ayakta Tutuyor”

Avrupa madeni yağ endüstrisi yaşadığımız değişimlerle nasıl başa çıkacak ve bir çözüm ve iş konsepti olarak nasıl sürdürülebilirlik çağrısı yapıyorlar? Avrupa Madeni Yağlar Endüstrisi Birliği (UEIL), Ekim ayında Macaristan’ın Budapeşte kentinde gerçekleşen UEIL Yıllık Kongresinde bir sürdürülebilirlik görev gücü kurulacağını duyurdu. Başkanlığını Fuchs’un üstleneceği bu görev gücünün amacı, bahsi geçen sorunlara çözüm aramak ve gelecekte madeni yağ şirketlerinin sürdürülebilirliğini ölçmeye yönelik olarak bir çerçeve geliştirmektir. Bu oluşum, Avrupa Birliği’nin halihazırda endüstriye kazandırmaya başladığı gereksinimleri belirlemek için proaktif olarak çalışacak. Görev gücü Ocak 2019’da çalışmaya başlayacak ve esasen bir düşünce kuruluşu olarak görev yapacak. İlk yıl Brüksel’de üç görev gücü toplantısı gerçekleştirilmesi planlanıyor. Daha sonra aşamalarda ise kuruluşun tam teşekküllü bir komitesi haline gelecek. Temel görevlerinden biri, madeni yağ tedarikçilerinin sürdürülebilirliklerini ölçmek ve raporlama amacıyla bir çerçeve oluşturmaktır. Avrupa Birliği 2017 yılından bu yana en az 500 çalışana sahip kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar ve işletmelerin, enerji tüketimi ve karbon ayak izi gibi ekolojik etkiler için temel performans göstergeleri (KPI) hakkında bilgi içeren, sürdürülebilirlik ve çeşitlilik üzerine mali olmayan bildirimlerde bulunmalarını istiyor. Bir noktada AB bu gereksinimi küçük şirketleri de kapsayacak şekilde genişletecek ve işletmelerin belirli bir sürdürülebilirlik düzeyini karşılamalarını şart koşacak. Görev gücünde geliştirilecek sürdürülebilirlik çerçevesinin kriterlerinden biri ekolojik etki olacak, ancak işletmelerin ekonomik sürdürülebilirliği ve sosyal etkileri ile ilgili tedbirler de olacak.

 width=

Performansın ve madeni yağ satış fiyatının ötesinde KPI’lara, yani sürdürülebilirlik kriterine dayalı KPI’lara ihtiyacımız var. Ekolojik boyut için, sektörün kullanım ömrü değerlendirmesi yönünde çalışmaya başlaması, süreç içerisinde ve değer zinciri boyunca her noktada etkileri ölçmesi önemlidir. Küresel enerji üretiminin yaklaşık yüzde 30’unun sürtünme nedeniyle boşa gittiğini düşünecek olursak, madeni yağ şirketleri yarattıkları sosyal etki için övgü almalıdır ve madeni yağ endüstrisinin esas önceliği tüm bunları azaltmak olmalıdır. Ürünlerimizle, üretim aşamasında ortaya çıkan karbondioksitten daha fazlasını kullanım aşamasında azaltıyoruz. Yeni nesil artık yalnızca gelecekteki işverenlerinden maaş, kariyer ya da iş güvenliği beklemiyor, aynı zamanda iyi ve sürdürülebilir bir şirket için çalıştığına dair sağlam bir inanca da sahip olmak istiyor. Bu nedenle, sektör gelecekte en yetenekli isimleri çekmek istiyorsa bu mesajın gençlere ulaşması gerekiyor. Madeni yağ şirketleri dışındaki kuruluşların görev gücüne katılmasına izin verilecek olması büyük önem taşıyor. Böylelikle ham madde tedarikçilerinden madeni yağ harmanlama şirketlerine, müşterilere ve kullanım ömrünü tamamlayan ürünleri değerlendirme alanında hizmet sunan temsilcilere kadar, tüm süreç ve madeni yağ endüstrisi değer zinciri ilk kez birlikte çalışacak. Görev gücü, UEIL’in Avrupa Tekrar Rafinasyon Endüstrisi Segmenti ve Sağlık, Güvenlik ve Çevre Komitesi’nin yanı sıra Fuchs’un Alman Madeni Yağ Üreticileri Birliği (VSI) çatısı altında kurulmasına katkı sağladığı Alman Madeni Yağ Endüstrisi Sürdürülebilirlik Girişimi (NaSch) ile yakın işbirliği içinde çalışacak. Ayrıca diğer taraflarla da birlikte çalışmayı planlıyoruz. Bu çalışma, yaşadığımız tüm değişimlerin üstesinden gelmek için sürdürülebilir çözümler bulma konusunda kararlı aktörlerden oluşan bir ekip kurmaya ve gelecekte nasıl madeni yağlar geliştirmek, üretmek ve satmak istediğimize dair yeni yollar keşfetmeye yönelik bir çalışma olmalıdır.

Source: Fuchs Petrolub

 

Benzer Haberler

Sera Gazı Emisyonlarında Kapsamları Keşfedelim

Lubricant World

Semih Çalışkan – Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve Madeni Yağ Sektörü

Lubricant World

Apurva Gosalia – ‘K’ Külfet Değil ‘Kısmet’ Demek

Lubricant World